1982’den beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu etkileyici Roma kenti, konaklayacağımız Sétif kentinin 45 kilometre kuzey doğunda yer alıyordu. Biz buraya başkent Cezayir’den uzun bir yolculuk sonrasında ulaştık. Bunun da nedeni tur programında yer alan UNESCO Dünya Mirası Beni Hammad Kalesi’ni görmekti. Aslında buna hiç gerek yoktu. Çünkü kaleden geriye sadece içindeki caminin 25 metre yüksekliğindeki minaresi kalmıştı. Bu yüzden buraya gelecek gezginlerin başkentten direk olarak Djemila’yı görmeye gitmelerini tavsiye ederim. Bu şekilde yolda verilecek mola ile birlikte yaklaşık 4 saatte antik kente ulaşabilirler. Gecelemeyi de bizim yaptığımız gibi Sétif’de yaparlar.
Bugüne kadar Türkiye’deki antik kentlerin dışında, dünyada da sayısız Roma kenti gezme fırsatını buldum. Bunların içinde en çok etkilendiklerim İtalya’daki Pompei, Ürdün’deki Jerash, Suriye’deki Palmira ve Lübnan’daki Baalbek oldu. Ama Djemila’yı gördükten sonra, etkilendiklerime bu kenti de dahil ettim. Bugüne kadar gördüğüm en güzel Roma kentlerinden biriydi. Deniz seviyesinden 900 metre yükseklikteki dağlık arazide, iki nehir arasındaki bir bayıra MS.1. yüzyılın sonunda kurulmuştu. Roma dönemindeki adı “Cuicul” idi. “Dağın eteği” anlamına gelmekteydi. Çevresi yemyeşil tepelerle kaplı antik kentin konumu mükemmeldi. Ayrıca yapılar nispeten iyi korunmuştu.
Rehberimiz deneyimli ve bilgili biriydi. Kendisiyle buluştuktan sonra, gezimize Djemila’nın küçük müzesinden başladık. Müze küçük olmasına rağmen, muhteşem güzellikteki mozaiklerle doluydu. Bu mozaikler antik kentin hamam, forum, kilise gibi değişik yapılarından çıkarılmış. Rehberimizin söylediğine göre burası Tunus’daki Bardo Mozaik Müzesi’nden sonra Afrika’nın 2.büyük müzesiymiş. Mozaiklerde ağırlıklı olarak av sahneleri ve şarap tanrısı Dionysos (Bacchus) gibi konular işlenmiş.
Djemila 98 yılında Roma İmparatoru Trajan tarafından kurulmuş. Zaman içinde gelişen kent ticaretin yoğun olarak yapıldığı büyük bir pazar kenti haline gelmiş. Kentin refah seviyesi artmış. Roma İmaparatorluğu’nun 5. yüzyıl sonlarına doğru çöküşüyle birlikte, kent yavaş yavaş terk edilmiş. Müslümanların 7. yüzyıldan sonra buraya yerleşmesinin ardından, kentin ismi de Djemila olarak değişmiş.
Kentin çok iyi korunmuş yapılarından biri, İmparator Septimus Severus’a adanmış tapınak. Bu göz kamaştıran yapı imparatorun ölümü ardından 229 yılında inşa edilmiş. O dönemde Roma imparatorları tanrı gibiydi ve onlar adına kentlerde tapınaklar yapılırdı.
Bir diğer önemli yapı, her Roma kentinde karşımıza çıkan, yamaca yaslanmış tiyatro. 3 bin kişi kapasiteli tiyatro MS.2 yüzyılda inşa edilmiş. Oturma sıralarının bazı kısımlarının günümüze kadar gelmiş olduğu görülüyor.
Kentin sütunlarla çevrilmiş ana caddesinin her iki yanında dükkanlar yer alıyor. Ne de olsa burası ticaretin yoğun yaşadığı bir Roma kentiydi.
Djemila’nın bir diğer iyi korunmuş yapısı da, Caracalla adına yapılmış Zafer Takı. Bu etkileyici yapı MS.3. yüzyıla tarihleniyor.
420 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş Djemila’daki diğer yapılara gelince, bunlar her Roma kentinde görmeye alıştığımız kentin merkezi kabul edilen forum, ilk kez Romalılar tarafından inşa edilmiş hamamlar, umumi tuvaletler, mahkemelerin görüldüğü bir bazilika, pazar yerleri ve yerleşim alanlarıydı. Ayrıca Hıristiyanlıkla birlikte kentte bazilikal planlı bir kilise ve kilisenin olduğu yerde de yuvarlak formda bir vaftizhane inşa edilmişti.
Yalnız şimdiye kadar ilk kez bir Roma kentinde konik formda bir çeşme yapısıyla karşılaşıyordum. Bilindiği gibi Romalılar kentleri çeşmelerle süslemeyi çok severlerdi. Çeşme yapılarına her Roma kentinde mutlaka rastlanırdı.
Djemila’yı gün batımına yakın saatlerde gezmek çok iyi olmuştu. Böylece hem havanın sıcaklığını pek hissetmemiş olduk; hem de daha güzel fotoğraflar çekme imkanına sahip olduk.