Öteden beri Gore Adası’nı merak ediyordum. Bunun nedeni de adanın yaklaşık 300 yıl boyunca köle ticaretinde oynadığı roldü. Afrikalı zenciler Amerika Kıtası’nın çeşitli yerlerine bu adadan sevkedilmişlerdi. Ben de büyük acıların yaşandığı buradaki Köleler Evini görmek için Senegal’deki ikinci günümü bu ada ziyaretine ayırdım.

Başkent Dakar’ın karşısındaki adaya her gün tekne gidiyor. Sabah çok erken saatte kalkan iki tekneden sonra, ilk tekne saat 10’da. Tabii çoğu kişi bu saati tercih ettiğinden, yaklaşık 300 kişiyi alabilen tekne tıka basa doluyor. Gidenleri çoğunu turistler oluştursa da, aileleri orada yaşayan ya da işini orada kurmuş olan Senegalliler de var. Adaya ulaşmak 20 dakika sürüyor. Gidiş-dönüş bilet ücreti 5200 CFA. Bir de adaya gelince 500 CFA gibi  ayak bastı parası ödeniyor.

Gore Adası 1978’den beri UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alıyor. Bu da adaya olan ilgiyi arttıran bir diğer faktör. Tekneden inince, çoğu kişi gibi ben de birkaç dakika içinde Köleler Evi’ne ulaştım. Müze olarak gezilen bu eve 500 CFA ödenerek giriliyor. Sonrasında müzenin rehberi, evin avlusunda toplanan tüm turistlere, burasıyla ilgili tarihsel bilgileri veriyor.

Rehberin verdiği bilgiler gerçekten insanın tüylerini ürperten cinstendi. Doğrusu bu kadarını beklemiyordum. Büyük acılar çekmiş Afrikalı kölelerin hikayesini soluksuz dinledim. Ardından kölelerin yerleştirildiği taş hücreleri gezdim.

Anlatılanlara göre, 1776 yılında inşa edilmiş olan bu kırmızı boyalı ev, köleliğin Fransızlar tarafından kaldırıldığı 1848 yılına kadar köle ticaretinde kullanılmış. Afrika’nın farklı yerlerinden getirilen köleler, buraya getirildiklerinde, erkekler, genç kızlar, çocuklar, geçici yetersizler gibi farklı gruplara ayrılıp, hijyenik şartları son derece kötü olan 15-20 kişilik taş duvarlarla çevrili hücrelere konmuş. Köleleri bu hücrelerde sırtları duvara dayalı çıplak ve boyun ve kollarından demir halkalarla zincirlenmiş şekilde oturtmuşlar. Evde tutulan köle sayısı 150-200 kişi arasında değiştiriyormuş. Bunların gönderilmesinin ardından yerlerine yenileri geliyormuş. Gemilere bindirilirken kaçmaya çalışan köleler ya tüfekle vurulmuşlar ya da köpek balıklarına yem olmuşlar.

O yıllarda Afrika’nın farklı yerlerinden köle ticareti yapılmış olsa da, bu evin günümüze kadar çok iyi korunmuş olması ve konumu, daha ön plana çıkmasına neden olmuş. Gore Adası’nın köle ticareti için seçilmesinin iki ana nedeni varmış. Birincisi Amerika Kıtası’nın tam karşısında yer alması; diğeri ise bir ada olmasıymış.

Kölelerin bu dramatik hikayesinde, insanın içini acıtan bir olay daha vardı. O da anneyi, babayı ve çocuğu Amerika Kıtasında farklı ülkelere göndererek aileleri bilinçli bir şekilde parçalamaları idi. Papa II.Jean Paul buraya geldiğinde, Avrupalılar adına Afrika halkından özür dileyip, kendilerini affetmeleri çağrısında bulunsa da, yaşanan bu acı olayları Afrika halkının asla unutmayacağı gerçeğinin altını çizmemiz gerekiyor.

senagal - 12-Koleler-Evi.jpg

senagal - 13-Foto.jpg

senagal - 17-Tas-Hucreler.jpg
Buradan ayrıldıktan sonra, adadaki gezime devam ettim. Yaklaşık 1800 kişinin yaşadığı bu küçük ada, kolonyal dönemden kalma pastel renkli evlerle doluydu. Hepsi günümüze kadar çok iyi korunmuştu. Aralarında o mimari dokunun bütünlüğü bozacak tek bir yeni yapı dahi yoktu. Öğle yemeğini rıhtımın karşısındaki Tonton adlı lokantada yedim. Daha sonra da saat 15.00’de kalkan tekneyle tekrar Dakar’a döndüm.

senagal - 14-Gore-Adasi.jpg

Write A Comment

error: