Endülüs turlarının vazgeçilmez klasik üçlüsü Sevilla, Cordoba ve Granada’dır. Endülüs’e gelen hemen hemen herkes bu üç güzel şehri görmeden buradan ayrılmaz. Ama ben bu sefer bir istisna yaptım ve programa daha önce gezmediğim Ronda, Cadiz ve Jerez de la Frontera gibi şehirleri alınca, eskiden birkaç kez gitme fırsatı bulduğum Cordoba’yı  programın dışında bıraktım. Bu yüzden Cordoba ile bilgileri daha sonra vereceğim.

Sevilla’dan Granada’ya gelirken önce Antequera’ya kadar trenle, oradan ise kalan yaklaşık 100 kilometrelik yolu otobüsle katettik. İki kent arasındaki toplam mesafe 250 km kadar. Yolculuk 3 saat 15 dakika civarında sürüyor. Yalnız otobüs bu güzergahta trene göre daha uygun; çünkü hem daha kısa sürede, hem de daha uygun fiyata yolculuk yapıyorsunuz. Otobüsleri de oldukça konforlu ve yollar düzgün. Buna karşın tren biraz sarsıyor.

Yolculuk sırasında dikkatimi çeken bir şey de yol boyunca çok sayıda zeytin ağacının olmasıydı. Her tarafa zeytin ağacı dikmişlerdi. Zaten İspanya dünyanın en çok zeytin ve zeytinyağı üreten ülkesi. Bunu zeytinliklerin yoğunluğunu görünce daha iyi anlıyorsunuz.

Granada’ya vardığımızda haziran ayının bu son günlerinde 30 derecenin üstünde sıcak bir hava vardı. Aslında kentin denizden yüksekliği 680 metre dolaylarında. Set set yükselen tepelere sahip; çevresi de dağlık. Granada Sierra Nevada sıradağları eteklerinde kurulmuş. Bu dağların en yüksek tepesi Mulhacen 3471 metreye ulaşıyor. Bu yüzden yazlar çok sıcak geçerken; kışlar oldukça sert geçiyor. Bu dağlarda kışın kayak yapılıyor.

Granada, Sevilla’dan sonra bu bölgenin en sevdiğim kenti. Yazın Sevilla gibi canlı ve hareketli. Geç saatlere kadar yollardan insan kalabalığı eksik olmuyor. Meydanlarda zaman zaman konserler düzenleniyor. Kısacası bu kentin insanları eğlenmesini çok iyi biliyor. Aslında bu durumun İspanya’nın tümü için geçerli olduğunu söyleyebilirim.

İnsanların Granada’yı ziyaret etmelerinin en önemli nedeni tabii ki Elhamra (Alhambra) Sarayı. Avrupa için günümüzün harikaları belirlenecek olsa, bana göre Elhamra Sarayı mutlaka bu listede yerini alır. Daha önce üç kez gezme fırsatı bulsam da, bu sefer yine aynı istek ve heyecanla gezdim. O göz kamaştıran sarayı ve bahçelerini tekrar görmekten büyük keyif aldım. Bu arada birçok fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedim.

Granada Arap etkisinin diğer yerlere göre daha çok hissedildiği bir şehir. Kentin ana caddelerinden Gran Via de Colon’un hemen üst kısmındaki çarşı içinde yer alan dükkanların hemen hemen hepsi Faslılar tarafından işletiliyor. Fas’tayken gördüğüm hediyeliklerin çoğu buradaki dükkanlarda satılıyor.

Kentin merkezi Gran Via de Colon caddesinin bittiği yerdeki Plaza Isabel Catolica. Meydanda Kastilya kraliçesi İsabella’nın bronzdan heykeli yer alıyor.

ispanya - 38.jpg

 Buradan kuzeye doğru biraz ilerlediğinizde, çevresinde restoran ve barların bulunduğu, kentin hareketli meydanlarından Plaza Nueva’ya gelirsiniz.

ispanya - 39.jpg

Onun birkaç adım ötesinden de ise Plaza Santa Ana var.

ispanya - 40.jpg

Buradan Darro nehri kıyısında  ilerleyip, soldaki dar sokaklardan birine girdiğinizde, bu labirent gibi dar sokaklar, sizi Granada’nın tepedeki pitoresk semti Albaicin’e ulaştırır. Buradan tam karşı tepedeki Elhamra Sarayının arka plandaki Sierra Nevada dağları ile birlikte şahane fotoğraflarını çekebilirsiniz.

ispanya - 41.jpg ispanya - 42.jpg

Plaza İsabel Catolica’dan güneye doğru uzanan Reyes Catolicos, mağazaların, alışveriş yerlerinin yer aldığı bir cadde. Buradaki sokaklardan birinden sağa sapacak olursanız, bu sokaklar sizi akşamüstü saatlerinde bir şeyler içebileceğiniz güzel kafe ve barların bulunduğu meydanlarla buluşturur. Aynı şekilde katedralin arkasına dolaştığınızda buralara ulaşırsınız.

ispanya - 43.jpg

Granada’da Gezilecek Yerler  :

* Elhamra Sarayı   :

Elhamra Sarayı’nı ziyaret etmek için önce bileti Elhamra’nın resmi internet sitesinden (Patronato de la Alhambra y Generalife) birkaç gün öncesinden temin etmek gerekir. Bu arada bileti herhangi bir acentenin sitesine girip satın almayın; çünkü o zaman çok daha fazla bir ücret ödemek zorunda kalırsınız.

Elhamra’ya geldiğinizde, print ettiğiniz ya da cep telefonunuza kayıtlı bileti kapıdaki görevliye göstermeniz yeterli oluyor. Bileti önceden temin etmenin esas esprisi, istediğiniz gün ve saatte Elhamra’yı gezmeyi garanti etmek. Çünkü aynı gün oradaki gişeden bilet almak istediğinizde, özellikle yazın bilet bulamama ihtimaliniz oldukça yüksek. Herkes biletinde yazılı olan saatte buradaki Nasrid Sarayları’nı ziyaret edebiliyor. Çünkü sarayın içine belli saatlerde belli sayıda kişi kabul ediliyor.

Bu son gidişimde bilet fiyatı 14,85 Euro idi. Bu biletle en tepedeki askeri alan Alcazaba’yı, Nasrid Sarayları’nı ve bahçelerin bulunduğu sarayın yazlık kısım Generalife’ı ziyaret edebiliyorsunuz. Bu üç yerin ziyareti için ayrılması gereken süre minimum 3 saat. Sonuçta Granada’daki yarım gününüzü Elhamra Sarayı’na ayırmanız gerekecek.

Elhamra’ya nasıl ulaşacağınız konusuna gelince, kentin merkezi kabul edilen İsabel Catolica Meydanının yanındaki sokaktan C3 nolu minibüse bindiğinizde, on dakika içinde Elhamra’nın ana giriş kapısına ulaşıyorsunuz. Saray tepede olduğundan, yürüyerek gitmek zor olabilir.

Nasrid Sarayları’nı ziyaret saatimiz 11 idi. Bir hafta öncesinden biletleri satın almama rağmen, saat 11 kadar olan tüm saatler dolmuştu. Giriş kapısına saat 10.15’te vardık. Aslında biraz erken gelmekle iyi yapmış olduk; çünkü kalan 45 dakikayı en dipteki Alcazaba’yı gezerek değerlendirdik. Burası kuleleri ve yüksek duvarlarıyla, Elhamra’nın gelebilecek olası saldırılara karşı savunma amaçlı oluşturulmuş askeri alanıydı.

ispanya - 44.jpg ispanya - 45.jpg

Daha sonra Alcazaba’nın karşısına geen kapıdan biletimizi tekrar gösterip saraya tam saatinde giriş yaptık. Ziyaretimize sultanın bakanlarıyla toplantılar yaptığı meclis odasından (Patio del Mexuar) başladık.

Cordoba’nın 1236’da Hristiyanlar tarafından ele geçirilmesinden sonra, buradaki Magripliler Granada’ya sığındılar. Granada Müslümanların son kalesi oldu. Kent 1238’den 1492’ye kadar Nasri Sultanlığı’nın yönetimi altında kaldı. Bu dönemde Nasri hanedanı tarafından yönetilen bağımsız emirliğin başkenti oldu. Elhamra Sarayı’nın yapımına aynı yıl yani 1238’de başlandı. Arap-İslam mimarisinin özelliklerini taşıyan bu saray, inşa edildikten sonra Nasrilerin yönetim merkezi oldu.

Elhamra Sarayının yapımında alçı, stüko, ahşap, seramik, taş gibi farklı malzemeler bir arada kullanılmış. Taş ve ahşap işçiliği önemli. İnce mermer sütunlarla desteklenmiş revakları, dantel inceliğindeki duvar işlemeleri, duvar süslemelerinde kullanılan seramikleri  ve muhteşem tavan süslemeleriyle gerçekten göz kamaştırıyor. İslam dünyasının en muhteşem eserlerinden biri.

Saray iki avlu etrafında düzenlenen yapılardan oluşuyor. Zaten bu iki avlu Patio de Arrayanes (Şehitler Avlusu) ve Patio de los Leones (Aslanlar Avlusu) sarayın da en güzel iki mekanı.

ispanya - 46.jpg ispanya - 47.jpg

Sarayda çok fotoğraf çektiğimiz için ancak 1 saat 30 dakika gibi bir sürede ayrılabildik. Daha sonra buradan çıkıp, bir yolu takip ederek tepede yer alan Generalife’a yani sarayın yazlık kısmına vardık. Bahçelerin ve fıskiyeli havuzların yer aldığı Generalife, sultanların yazın sıcağından kaçıp sığındıkları esintili bir mekanmış. Gerçekten bahçelerin düzenine, ihtişamına hayran kalıyorsunuz.

ispanya - 48.jpg ispanya - 49.jpg

* Albaicin – Sacromonte    :

Albaicin, Elhamra’nın karşısındaki tepede yer alan, Granada’nın görülmesi gereken bir semti. Her ne kadar buraya Plaza Nueva’dan geçen C1 nolu minibüs gitse de, Albaicin’i yürüyerek keşfetmek gerekir. Hava gündüz çok sıcak olunca, buraya gün batımına doğru çıkmaya karar verdik. Labirenti andıran dar yokuşlu sokakları tırmanarak tepeye kadar vardık.

Tepedeki Mirador San Nicolas’dan gerek Granada’nın, gerekse tam karşıdaki tepede yer alan Elhamra’nın panoraması gözler önüne serilir. Buradan çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz; özelikle de gün batımında.

ispanya - 50.jpg ispanya - 51.jpg ispanya - 52.jpg

Sacromonte ise zamanında Çingenelerin yaşadığı bir semt olarak bilinirmiş. Günümüzde Çingeneler kalmasa da, yine de o ruhu Flamenko dansıyla yaşatan küçük lokaller mevcut bu semtte. Albaicin’in daha yukarısında kalan Sacromonte’ye sağa açılan Cuesta de Chapiz sokağından yukarıya doğru tırmanarak ulaşılır.

* Katedral      :

Gotik stilde 1523 yılında inşa edilmeye başlanan katedralin yapımı sonrasında Rönesans mimari stilinde devam etmiş ve açılışı 1561 yılında yapılmış. Buradaki Büyük Şapel (Capilla Mayor) İspanya’nın en güzel şapellerinden biri.
Katedralin yan sokağında 1349 yılında Magripliler tarafından yapılmış eski bir medrese var. Granada’nın Hristiyanlar tarafından fethedilmesinin ardından burası kentin ilk belediye binası olarak hizmet vermiş.

ispanya - 53.jpg

Granada’da Yeme – İçme   :

Calle Navas, sağlı sollu restoranların, tapas barların sıralandığı dar bir yaya yolu. Burada dolaşırken tesadüfen keşfettiğimiz Nuevo adlı restoranda akşam yemeği yedik. Yemekler lezzetliydi. Fiyatlar ise birçok yere göre çok uygundu. Verilen hizmetten de çok memnun kaldık.

Öğle yemeği için önerim, Cacho & Pepe. Burası iki Puglialı İtalyanın işlettiği sadece iki masadan ibaret olan küçücük, sevimli bir lokanta. Kentin merkezinde. Değişik soslarla hazırlanan makarnalar, lazanya gibi İtalyan yemekleri var. Lezzet yerinde, fiyat ise gayet uygun.

Eğer manzaralı, hoş bir  mekanda akşam yemeği yemek istiyorsanız, Albaicin’in dar sokaklarının birinde yer alan El Trillo adlı restoranı öneririm. Çok beğenilen bir mekan Burası için önceden rezervasyon gerekli. Fiyatlar ise diğer yerlere göre biraz daha yüksek.

Write A Comment

error: