Polonnaruwa’dan ayrıldıktan sonra adanın hemen hemen orta kısmında yer alan ve Sri Lanka’nın başkent Colombo’dan sonra ikinci büyük kenti olan Kandy’ye doğru yol almaya başladık. Mesafe olarak çok uzun olmamasına rağmen, yolculuk 3,5 saat kadar tutuyor. Çünkü yol üzerinde çok araç olduğundan fazla hız yapamıyorsunuz. Bir de yol düzgün olmasına rağmen, bazı yerlerde çok viraj olması hızınızın düşmesine neden oluyor.
Sri Lanka krallarının son başkenti olan Kandy, 1988’den beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Deniz seviyesinden 528 metre yükseklikteki kent yemyeşil tepelerle çevrili; sanki ormanın içinde kaybolmuş gibi. Şehir yapay bir gölün etrafında konumlanmış. Kandy Gölü, son Sinhale kralı Sri Wickrama Rajasinghe tarafından yapılmış.
Manzaralı güzel bir şehir olan Kandy’nin merkezinde ise tam bir trafik keşmekeşi yaşanıyor. Binlerce tuk tuk, binlerce insan; her yer ayrı bir renk cümbüşü.
Buda’nın Diş Tapınağı :
Otele yerleşmeden önce Kandy’nin Budistler için en önemli ve en saygın tapınağı olan Buda’nın Diş Tapınağı’nı (Dalada Maligawa) ziyaret etmeye karar verdik. Bu tapınakta günde üç kez, 5.30-9.30 ve 18.30 saatlerinde “Tevava” adı verilen tören yapılıyor. Bu tören sırasında, Budistlerin dünyadaki en değerli kutsal emanet olarak kabul ettikleri Budanın dişini saklayan altın muhafaza, küçük bir pencereden ziyaretçilere gösteriliyor. Biz de bu törenin son seansını kaçırmamak için acele ediyorduk.
Tapınağa girerken her zaman olduğu gibi ayakkabılarımızı çıkardık. Ayrıca sıkı bir güvenlik kontrolünden geçtik; çünkü Tamillerin 1998’deki bombalı saldırısının dehşeti hala unutulmamıştı. İçeri oldukça kalabalıktı. Ziyaretçilerin çoğu dişin renginden dolayı beyaz giyinmişti. Daha sonra en kutsal emanet olan dişin saklandığı altın muhafazasını görebilmek için herkes gibi sıraya girdik. Yerli halkın dışında başka ülkelerden gelen Budistler de vardı. Kuyruktakiler ellerindeki çiçekleri, açılan küçük pencerenin önüne bırakıyorlardı. Zaman ilerledikçe içerdeki kalabalığın iyice arttığını gözlemledim. Buda’ya gösterilen saygı ve sevgi gerçekten inanılmazdı.
Söylenildiğine göre buradaki diş yılda bir kez sembolik olarak şehirde fil üzerinde gezdiriliyormuş. Ayrıca yılda bir kez de sembolik olarak temizleniyormuş. Onlara göre Buda’dan geriye kalan tek kutsal emanet bu diş (sağ azı dişi). Bu yüzden çok büyük öneme sahip.
Tapınak oldukça büyük bir alana yayılmış. Ayrıca içinde konferans salonları, kütüphane, Budist okulu ve müzesi de var. Bir de Buda’nın hayatı ve dişin Kandy’ye getirilmesini konu alan resimlerin bulunduğu salonda görevliler büyük Buda heykeline sırtlarını dönerek fotoğraf çektiren ziyaretçileri çok sert bir şekilde uyarıyordu.
Kandy’deki otelimiz Cinnamon Citadel. Kent merkezine 7 km uzaklıkta, ırmağın yanında, yemyeşil doğanın içinde huzur veren bir mekan. Burada iki gece konakladık.
Pinnawala – Yetim Filler Merkezi :
Ertesi gün ilk ziyaret noktamız Pinnawala’daki yetim fillerin barındığı ve korunduğu merkez oldu. Burayı ziyaret için en uygun saat sabah 9.00. 1975’de açılan merkezde 90 civarında terk edilmiş ya da doğada yetim kalmış fil bulunuyormuş. İşte bu filler burada koruma altına alınarak yetkiler tarafından besleniyor, bakımları yapılıyor ve eğitiliyorlar. Fillerin çoğu 2-4 yaşları arasındaki bebek filler.
Buraya geldiğimizde bebek fillerin nasıl biberonla beslendiğine tanıklık ettik. Ayrıca filleri ırmak kıyısında banyo yaparken gözlemledik. Kısacası bu sevimli hayvanlarla çok keyifli ve eğlenceli zaman geçirdik.
Kraliyet Botanik Bahçesi :
Pinnawala’dan ayrıldıktan sonra, günün ikinci ziyaretini Kandy’ye 4 km mesafedeki botanik bahçesiyle yaptık. Söylenildiğine göre burası dünyanın en büyük ve en güzel botanik bahçelerinden biriymiş. İlk kez 1371 yılında kral Wickramabahu III’ün tahta çıkışıyla yapılmaya başlanmış. 1747-1780 yılları arasında kral Kirti Sri Rajasinghe tarafından bir kraliyet bahçesi haline getirilmiş.
Gerçekten botanik bahçesini gezerken bitkilerin, çiçeklerin ve ağaçların çeşitliliğine, bahçenin düzen ve temizliğine hayran kaldım. Orkide bahçesindeki rengarenk orkideler muhteşemdi. Rastladığımız bazı ağaçların kök ve gövdeleri ise çok ilginçti. Kandy’ye gelenlerin mutlaka görmesi gereken güzellikte bir bahçe.
Bahçe her gün 7.30-17.45 arası açık. Giriş ücreti ise 1100 LKR yani 7 USD. Her yıl burayı ortalama 1,2 milyon kişi ziyaret ediyormuş.
Öğleden sonra Kandy Ulusal Müzesini ziyaret ettik. 18. yüzyıla tarihlenen eski bir saray içinde yer alan müze görmeğe değer koleksiyonlar barındırıyordu. Daha sonra göl kıyısında yürüyüş yaptık. Tepeye çıkıp oradan manzara fotoğrafları çektik.