Sıcak su kaynaklarıyla meşhur, mimarisi göz kamaştıran Karlovy Vary, çıktığım Orta Avrupa turlarının hepsinde tur programına dahildi. Bu da bana, dünyaca ünlü bu kaplıca merkezini defalarca görme imkanını verdi. Her seferinde de burada bulunmaktan büyük keyif aldım.
Ülkenin en batısında, Almanya sınırına 30 km mesafede olan Karlovy Vary’e otobüsle yaklaşık iki saatte ulaşılıyor. Yol boyunca küçük yerleşimlerden geçiyorsunuz. Ama en çok dikkat çeken şey, bira yapımında kullanılan şerbetçiotu tarlaları. Bu tarlaları yol üzerindeki Krusovice köyünden sonra, Karlovy Vary’e biraz daha yaklaştığımızda görmeye başlıyorsunuz. Bira ülkesi Çekya’da Krusovice köyü siyah bira yapımıyla meşhur.

Otobüsten indikten sonra tüm şehri yürüyerek rahatlıkla gezebiliyorsunuz. Bunun için bir gününüzü buraya ayırmanız yeterli. Karlovy Vary’yi keşfederken, refah seviyesi yüksek, şık bir şehirde bulunduğunuz izlenimine kapılıyorsunuz. Özellikle şehrin omojen mimarisinden etkilenmemek mümkün değil. Tabii bunda şehrin tarihini, ekonomisini, mimarisini etkileyen sıcak su kaynaklarının rolü büyük. Karlovy Vary’nin gelişmesi sıcak su kaynaklarının tedavi edici etkileri sonucunda meydana gelmiş. Buradaki kaynakların keşfedilmesi Bohemya’ya en parlak dönemini yaşatan Kral IV.Karl tarafından 1350’de gerçekleşmiş. Kendisinden Prag’daki St.Vitus Katedrali, Karl Köprüsü gibi yapıları inşa ettiren kral olarak bahsetmiştim.

Sıcak su kaynaklarının keşfiyle günümüzde birçok hastalık iyileştirilebilmektedir. Çok fazla turistin ziyaret ettiği bu şehre, bizim gibi gezme amaçlı gelenlerin dışında, tedavi olmak için de birçok kişi gelmektedir. Yalnız tedavi sadece şifalı suyun içinde banyo yaparak değil, sıcak su içilerek de uygulanmaktadır. 1725 yılından itibaren Dr.David Becher buradaki kaynak sularını tahlil ederek bu suyun tedavi amacıyla nasıl içileceğini tıbbi temellere oturtmuş. Günde aralıklı olarak iki ya da üç defa 200 cm3 suyu soğutmadan yudum yudum içmeyi ve bu arada bol bol yürümeyi tavsiye etmiş. Bugün de şehirde dolaşırken, insanların satın aldıkları porselen maşrapalara buradaki çeşmelerden sıcak su doldurup içtiğini ve Dr.Becker’in kurallarını uyguladığını görmekteyiz.

Karlovy Vary’ye tedavi amacıyla gelmiş ve kaplıcalardaki şifalı sulardan faydalanmış birçok ünlü kişi bulunmaktadır. Karl Marx, Freud, Beethoven, Goethe, Smetana, Dvorjak, Rus Çarı  Büyük Pedro, Gregory Peck, Mia Farrow, Gina Lolobrigida bir çırpıda sayabildiklerim. Tedavi amacıyla gelenlerden biri de Mustafa Kemal Atatürk. 1918’de çıktığı bir dış gezide hastalanınca, kendisine burayı tavsiye etmişler. İki ay süreli bir tedavi için buraya gelen Atatürk, bir görev için tedaviyi yarım bırakarak İstanbul’a dönmek zorunda kalmış. Bu yüzden Atatürk’ün kendisine verilen programı ne kadar hassasiyetle takip ettiğini ve ne kadar faydasını gördüğünü bilmiyoruz. Atatürk’e verilen program gibi kaplıca doktorları hastalara hangi kaynaktan ne kadar, hangi saatte ve günde kaç defa su içeceklerini söylüyorlar. Söylenen o ki, Atatürk Karlovy Vary’deki bu kaplıca tesislerini gördükten sonra, Yalova Kaplıcalarını yaptırmaya karar vermiş.

Karlovy Vary’de gezerken, güzergahımız üzerinde birçok çeşmeye rastlıyoruz. Buradaki çeşmelerin suyu aynı kaynaktan gelmesine rağmen, suların sıcaklıkları ve karbondioksit oranları birbirinden farklı.
Cekya - 24-Karlovy-Vary.jpgEn meşhur kaynak 2000 metre derinden gelip 12 metre kadar fışkıran Vridlo. Suyun sıcaklığı burada hemen hemen 74 derece.
Karlovy Vary’de çok güzel mimariye sahip kiliseler de var. Bunlardan biri de küçük bir tepede yer alan 1736 tarihli barok yapı Azize Maria Magdalena Kilisesi. Kiliseyi ünlü Çek mimar İgnac Diezenhofer inşa etmiş.
Cekya - 25-Karlovy-Vary.jpgOrta Avrupa’nın birçok yerinde görülen Veba Sütunu’na burada da rastlıyoruz. Avrupa’nın birçok yerinde olduğu gibi veba salgını 1713’de tüm Bohemya’yı kırıp geçirmiş. 1716 yılına tarihlenen bu barok sütun, Karlovy Vary kentinin vebadan kurtulmasından sonra, tanrıya şükranların bir ifadesi olarak buraya dikilmiş. Teslis (Baba-oğul-kutsal ruh üçlemesi)Sütunu olarak da bilinen bu sütun heykellerle süslenmiş.
Cekya - 26-Karlovy-Vary.jpgMarket Place’de bulunan bu sütunun ilerisinde Küçük Versailles diye adlandırılan beyaz sütunlu kısım var.
Cekya - 27-Karlovy-Vary.jpgBuradan yukarıya doğru uzanan yola devam edildiğinde, karşımıza zenginlerin oturduğu bahçeli çok güzel villalar çıkar.
Kentin ana caddesi Stara Louka Tepla Nehri boyunca uzanır.. Bu cadde üzerinde alışveriş yapabileceğiniz birçok dükkan var. Ayrıca bazı ünlü kişilerinde de zamanında kaldığı mimarisi göz alıcı evler sıralanmış.
Cekya - 28-Karlovy-Vary.jpg

Cekya - 29-Karlovy-Vary.jpg

Karlovy Vary’nin en meşhur kafesi “Elefant Café” burada. Ünlü edebiyatçı Goethe’nin yolu bu şehre düştüğünde, 1786 yılında 37.nci yaşgününü bu kafede kutlamış. Binanın cephesi altın bir fille süslenmiş.
Elefant Cafe’den sonra, cadde üzerinde Mozart’ın Evi var. Ayrıca Elephant Cafe’ye gelmeden önce Rus Çarı Büyük Pedro’nun (bizde bilinen ismiyle Deli Pedro) kaldığı ev bulunuyor. Kapısında kaldığı 1711-1712 tarihi yazılı. Bunun hemen biraz ilerisinde Becherovka likörü, kağıt helva, sıcak su içilen porselen maşrapaları satan, Türk turistlerin de çok uğradığı bir dükkan var.

Karlovy Vary’ye gelen gezginlere Diana Tepesi’ne çıkmalarını öneririm. Buranın en büyük ve en meşhur oteli Grand Hotel Pupp’ın hemen arkasındaki dar sokaktan biraz yukarıya doğru yürüdüğümüzde karşımıza çıkacak olan füniküler bizi tepeye kadar çıkarıyor. Her 15 dakikada bir kalkan füniküler ilk kez 1912 yılında inşa edilmiş, 1988’de ise yeniden yapılmış. Bekleme sürelerini de hesaba kattığımızda yaklaşık 45-50 dakikalık bir süreyi buraya ayırmalısınız. Tepeden Karlovy Vary’nin yemyeşil çevresiyle harika bir manzarası gözler önüne seriliyor. Ben ilk gelişimde çıkmıştım. Doğrusu buna değiyor.

Karlovy Vary’de görülmeye değer yerlerden biri de, sıra sıra sütunların yer aldığı kentin en büyük sütunlu bölümü (124 sütunlu) olan Mill Kolonad. Burası neo-rönesans stilinde 1871-1881yılları arasında ünlü Çek mimar Josef Zitek tarafından inşa edilmiş. Karlovy Vary’nin geleneksel sembollerinden biri olan Mill Kolonad’ın portkolu kısmını senenin oniki ayını tasvir eden oniki heykel süslüyor. Bu portikolu kapalı kısımda birkaç sıcak su kaynağı var. Hemen yan taraftaki 3.Kaplıca Evi 1866 yılında inşa edilmiş.
Cekya - 30-Karlovy-Vary.jpgMill Kolonad karşısında, Tepla Irmağı’nın sağ kıyısındaki Vridelni Caddesi üzerinde 19. yüzyıl sonuna tarihlenen göz alıcı yapılar var. Zaten Karlovy Vary’deki en gösterişli yapılar, kentin refah düzeyinin yüksek olduğu 1870-1890 yılları arasında inşa edilmiş. O yıllarda kent çok yoğun bir yapılaşmaya sahne olmuş. Bu yapılardan ünlü İsviçreli mimar Corbusier de etkilenmiş. Ona göre Karlovy Vary Çekya’daki en omojen ve cazibeli mimariye sahip kent.
Cekya - 31-Karlovy-vary.jpgKarlovy Vary’de çok güzel parklar var. Dvorjak, Mozart, Smetana ve Richmond Park gibi…Bu parkların varlığı kente ayrı bir güzellik katıyor. Bunlardan güzel bir çeşmenin de yer aldığı Smetana Park, ilk gezdiğimiz Elizabeth Kaplıcası karşısındadır. Bu aynı zamanda 5.nci kaplıca olarak bilinir. 1906 yılında inşa edilmiş.
Cekya - 32-Karlovy-Vary.jpgParkın karşısına gelen Postane Binası, yine kentin etkileyici yapılarından biri. Sonuçta Karlovy Vary’de görülmesi gereken kısım Postane ile Pubb Hotel arasında kalmaktadır.

Karlovy Vary’ye Nasıl Gidilir  :

Prag’dan Karlovy Vary’ye ulaşmanın en iyi yolu otobüs. Prag metro istasyonu yanındaki Florenc Otobüs Terminali’nden bineceğiniz otobüs sizi yaklaşık 2 saat 15 dakika gibi bir sürede Karlovy Vary’ye ulaştırıyor. Otobüsten indikten sonra yürüyerek tüm kenti gezebilirsiniz.
Karlovy Vary’ye giden iki otobüs firması var. Biz giderken Regiojet’i tercih ettik. Diğerine göre biraz daha konforlu. Kişi başı tek gidiş fiyatı 170 CZK. Ödemeyi ister Euro, ister Çek Kronu ile ya da kredi kartıyla yapabiliyorsunuz. Dönüşte ise Flix Bus’ı tercih ettik. Kişi başı 170 CZK ödedik.

 Karlovy Vary’den Ne Alınır  :

Karlovy Vary’ye özgü bir şey alacaksanız, buraya gelen birçok kişi gibi tercihiniz üzeri resimli porselen maşrapalar olmalı. Şehirde dolaşırken buradaki çeşmelerden akan kaynak sularından bu maşrapalara doldurup içen turistlere rastlıyorsunuz. Çeşitli renk, desen ve formlardaki bu maşrapaları satan birçok dükkan var.
Cekya - 33-Karlovy-Vary.jpgPrag kısmında bahsettiğim gibi, yine bu şehre özgü bir içki olan Becherovka, buradan alınabileceklerin başında gelir. %40 alkol içeren, çeşitli ot ve baharatın Karlovy Vary maden suyu ile damıtılması sonucu ortaya çıkmış tarçın tadındaki bu likör, ağızda nefis bir tat bırakıyor. Ben de her gelişimde en az birkaç şişe almadan dönmüyorum. Hem yemek öncesi, hem de sindirimi kolaylaştırdığı için yemekten sonra içilebiliyor.
Cekya - 34-Karlovy-vary.jpgKarlovy Vary’nin keten helvası meşhur. Stara Louka ana caddesi üzerindeki dükkanlardan birinde onluk paketler halinde bulabilirsiniz.
Yine Prag kısmında bahsettiğim granat taşı, buradan alınabilecek hediyeliklerden biri. Koyu kırmızı renkteki bu taştan yapılma kolyeler, küpeler, bilezikler kuyumcuların vitrinlerini süslüyor. Stara Louka üzerinde, sahibi Türk olan ve Türklerin sıkça alışveriş ettiği bir dükkan var.
Bilindiği gibi Çekya’nın kristalleri meşhur. Bunların başında Moser kristalleri geliyor. Lazenska Caddesi (Veba sütunundan sonra) üzerinde bu kristalleri satan dükkanlar var. Kristaller oldukça pahalı. Ama her bütçeye uygun küçük hediyelikler de var. Ayrıca aynı cadde üzerinde meşhur Thun porseleni mağazası var.

Karlovy Vary’de Yeme – İçme  :

Karlovy Vary’de bugüne kadar tek bir restoranda yemek yedim. Çünkü burada hem yediklerimden ve hem de servisten her zaman memnun kalmıştım. Ayrıca fiyatlar gayet makuldü. Burası Stara Louka caddesi üzerinde, biraz geride kalan U Svejka . Restoranın önünde Aslan Asker Svayk’ın bir maketi var. Geleneksel Çek mutfağının lezzetli yemeklerini sunan bu restoranda genellikle tercihim ördek eti oluyor. Ama bunun yanı sıra biftek olsun ya da tavşan gibi diğer av hayvanlarının etlerini de gayet güzel pişirirler. Yanında pilav ya da lahana gibi sebzelerle servis ederler.
Cekya - 35-Karlovy-Vary.jpg Cekya - 36-Karlovy-Vary.jpg

Write A Comment

error: