Stone Town’da dolu dolu geçen iki günün sonrasında, bir taksici ile anlaşıp Kendwa’ya doğru yola çıktık. Adanın kuzey batı kıyısındaki Kendwa, Stone Town’a 60 kilometre mesafede. Taksi bu mesafeyi yaklaşık 1 saatte alıyor. Ama bazen trafik yoğun olduğunda bu süre 15-20 dakika daha fazla sürebiliyor.
Zanzibar Adası’nın kıyı şeridinde denize girilebilecek çok güzel plajlar var. Kendwa, Nungwi, Matemwe, Jambiani, Pongwe bu plajların bulunduğu köylerin başında geliyor. Bunların her biri turkuaz mavisi denizi, bembeyaz kumsallarıyla adeta cennetten bir köşe. Bunların içinden Kendwa’yı tercih etmemizin nedeni, diğer sahillerde yaşanan gelgit olayının burada pek fazla yaşanmadığı ve adanın sürekli yüzülebilecek nadir plajlarından biri olmasıydı.
Gelgit olayı Zanzibar Adası’nda çok fazla hissediliyor. Deniz sabah saatlerinden yerine göre 100-200 metre civarında çekiliyor ve bu da yüzmeyi zorlaştırıyor. Sular akşamüstü saatlerinde geri geliyor.
Üç gece konaklayacağımız Kendwa Rocks Hotel’e vardığımızda, hava henüz kararmıştı. Bize ayrılan bungalow tarzı odamıza yerleştikten sonra, vakit kaybetmeden sahile indik. Bu oteli seçmemdeki neden hem fiyatının uygun olması, hem denize sıfır olması, hem de çok güzel bir plaja sahip olmasıydı.
Bu arada bizim için günün sürprizi, Kendwa Rocks Hotel’in plajında ayda bir kez düzenlenen “Dolunay Partisi” ne denk gelmemiz oldu. Önce açık büfe olarak plajda düzenlenen akşam yemeğine katıldık. Önce sadece otel müşterilerinin olduğu plajda, ilerleyen saatlerde kalabalık bir hayli arttı. Dolunay Partisi için sadece civardaki otellerden değil, adanın farklı yerlerinden bile gelenler olmuştu. Gerek çeşitli gösteriler, gerekse müzik eşliğinde yapılan danslarla çok keyifli bir gece yaşanıyordu. Şansımız vardı ki böyle bir organizasyona denk gelmiştik. Bir de işin bizim için iyi tarafı, partisinin otelimiz tarafından organize edilmiş olmasıydı. Saat gece 01.00 gibi odamıza çekilirken, parti hala bütün hızıyla devam ediyordu.
Sabah denize karşı yaptığımız kahvaltı sonrası, plajın bembeyaz kumlarında uzun bir yürüyüş yaptık. Deniz yaklaşık 100 metre kadar çekilmişti.
Öğle yemeğini otelin hemen yakınındaki Fisherman adlı salaş bir lokantada yedik. Kırmızı levrek diye adlandırılan Hint Okyanusu’na özgü snapper adlı balığı çok iyi pişirmişlerdi. Doğrusu böyle bir lokantada bu kadar lezzetli bir balık yiyeceğim aklıma gelmezdi. Akşamüstü saatlerinde deniz geri gelmişti. Biz de önümüzde uzanan büyük kumsaldan denize girerek, burada bulunmanın keyfini çıkardık.