Pembe Göl’den sonra kuzeye doğru devam ettik. Yolumuz üzerinde bulunan bazı etnik gruplara ait köylerden geçerek, akşamüstü saatlerinde Saint-Louis’e girdik. Kolonyal dönemden kalma çok sayıda yapıyı barındıran Saint-Louis, Senegal’in en güzel şehirlerinden biri. Fransızların 1659’da ilk kolonize ettiği şehir burası. Barındırdığı tarihi yapılarından ötürü, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yerini almış.
Kuzey ve güney diye ikiye ayrılmış olan eski kent bir ada üzerinde yer alıyor. Buraya ana karadan Senegal nehri üzerinden geçen, 507 metre uzunluğundaki Faidherbe Köprüsü ile ulaşılıyor. İlk bakışta bir Gustave Eiffel’in eseri izlenimi veren köprü 1997’de inşa edilmiş.
Otelimiz eski kentin kuzey kısmında yer alan Hotel de La Poste. Ünlü kişilerin kaldığı tarihi bir otel. Ama bana kalırsa buranın en güzel oteli, onun biraz ilerisindeki La Residence.
Saint-Louis’in bir diğer mahallesi ise, eski kente bir köprüyle bağlanan Balıkçılar Mahallesi.
Buranın halkını adından da anlaşılacağı gibi balıkçılıkla uğraşan aileler meydana getiriyor. Sıkışık düzende iç içe yaşayan bu insanlar arasında sıkı bir dayanışma ve komşuluk varmış. Belediyenin teklifine rağmen, daha rahat edebilecekleri başka bir yere taşınmamakta direniyorlarmış.
Otele yerleştikten hemen sonra, gerek eski kent sokaklarında, gerekse Balıkçılar mahallesinde Fransızların “caleche” diye adlandırdığı atlı arabayla yaklaşık bir saat kadar süren bir tur yaptım. Bu tur sırasında çok renkli insan manzaralarına tanıklık ederken, bol bol fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedim. Özellikle balıkçıların rengarenk pirogları (oyulmuş ağaç kütüğünden yapılmış kayık) gün batımında çok güzel bir manzara oluşturmuştu. Kimileri Atlas Okyanusu’na açılmaya hazırlanırken, kimileri balık avından geri dönmekteydi. Onları karşılamaya ya da yolcu etmeye gelen ailelerin görüntüleri gerçekten görülmeye değerdi. Büyük keyif aldığım bu geziyi Saint-Louis’e yolu düşen gezginlere öneririm.
Saint-Louis’de Yeme İçme :
İki gün kaldığım Saint-Louis’de akşam yemeklerini La Residence adlı otelin restoranında yedim. Gerek yemekler, gerek servis ve gerekse bulunduğum ortamdan çok memnun kaldım.
Öğle yemeği için seçimim, rehberimin tavsiyesiyle La Galaxie adlı restoran oldu. Kefal balığıyla hazırlanmış Senegal’in milli yemeği Thieboudienne, yanında pilav ve değişik sebzelerle servis edilmişti. Oldukça lezzetliydi.