Geceyi doğanın ortasında Sine Saloum’daki Ecolodge de Simal’de geçirdik. Internet, televizyon ve telefondan uzak bir ortamda, doğanın sukunetiyle baş başa kalmak güzel bir duyguydu.

Ertesi sabah nehir kıyısında yenen keyifli sabah kahvaltısı sonrası, Saloum Deltası’nda pirogla yaklaşık iki saat süren keyifli bir tur yaptık. Sine ve Saloum nehirlerinin birleştiği yerdeki bu delta, UNESCO tarafından Biyosfer Dünya Rezervi olarak belirlenmiş ve deltaya “Senegal’in Amazon”u ismi verilmiş. İki gün önce gezdiğimiz Djoudj Milli Parkı’na nazaran çok daha az sayıda kuş görsek de, mangrov ormanlarıyla kaplı bu delta görülmeye değer güzellikteydi. Ayrıca tur sırasında balıkçıların bıraktığı karides ağlarını gördük. Söylenildiğine göre, Atlas Okyanusu’na açılan nehrin suyu tuzlu imiş ve burada birçok balık türüyle birlikte deniz ürünleri yetişiyormuş.

 

Öğle yemeği sonrası, programda Palmarin’deki tuz kuyuları vardı. Açıkçası daha önce bazı fotoğraflarını gördüğüm bu kuyuları merak ediyordum. Lokal rehberle buluşup, bir atın çektiği yük arabasıyla on dakika mesafedeki tuz kuyularını görmeye gittim. Burada yapılan tuz çıkarma işlemi hakkında bilgi aldım.

Anlatılanlara göre, önce toprak kazılarak 2-3 metre derinlikte kuyular açılıyormuş. Ortaya çıkan tuzlu su birikintisinin, güneşin etkisiyle yaklaşık bir aylık süre içinde buharlaşmasının ardından, aşağıdaki tuz iç yüzeyde toplanıyormuş. Sonrasında kuyudan çıkarılan tuza iyod eklenerek torbalara konuyor ve böylece satışa hazır hale geliyormuş. Senegal tuzunun en büyük talibi ise, komşu ülke Gambia.

senagal - 34-Palmarin-Tuz-Kuyulari.jpg

Write A Comment

error: