Küba’ya gelenler gezmeye genelde başkent Havana’dan başlarlar. Batı Hint Adalarının en büyük kenti olan Havana, Küba’nın kuzey kıyısında, dar ağızlı bir limanın batısında yer almaktadır. Amerika Kıtası’nın en eski kentlerinden biri olan Havana, meydanları, güzel parkları, eski kolonyal dönem yapıları, kaleleri, sarayları, kiliseleri, müzeleri, sahil şeridi ve hoş sokaklarıyla son derece çekici ve güzel bir kenttir. Her gelişimde yürüyerek rahatça gezilebilen Eski Havana sokaklarında, meydanlarında dolaşmaktan büyük keyif alırım. Yorulduğumda güzel bir kafeye oturup nefis Küba kahvesinin tadına bakar, ya da biraz serinlemek için bir mojito ya da soğuk bir bira söylerim.
Havana’da gezerken 1950’li yılların kocaman Amerikan arabalarına sıkça rastlarım. Amerikan arabaları bu ülkeye, devrimden yani 1959 yılından önce, Batista yönetimi döneminde girmiştir. O dönemde Küba, ABD’nin en fazla araba ihraç ettiği ülke konumundaydı. Bugün de zamana direnebilen bu arabalar genelde taksi olarak kullanılmaktadır.
Son derece misafirperver, samimi, güleryüzlü ve sıcak kanlı insanlar olan Kübalılar ile çok rahat ilişki kurabiliyorsunuz. İnsanların burada gizlisi saklısı yok. Bazen evlerinin kapılarını bile havalansın diye açık bırakabiliyorlar. Bir gün Havana’da dolaşırken, açık kapısından evlerine baktığımı gören bir Kübalı ailenin beni kahve içmeye davet etmesini unutamam. İnsanların bu samimi ve içten davranışı beni etkilemişti.
Havana’yı tam anlamıyla keşfedilmek için, Küba’nın bu güzel başkentinde en az 3 ya da 4 tam gün kalınması gerektiğini düşünüyorum.
*Havalimanından Kent Merkezine Ulaşım :
José Marti Uluslararası Havalimanı, Havana’nın 17 km güneyinde yer alıyor. Eğer turla gelmemişseniz, buradan şehir merkezindeki otelinize ulaşmanın tek yolu taksi. İki tip taksi var. Biri taksimetreli resmi taksiler. Bunlar son derece güvenli. Otelinizin bulunduğu yere göre ücret değişse de, Eski Havana merkezine kadar ödenen ücret yaklaşık 20 CUC yani 20 USD civarındadır. Diğeri ise özel taksiler. Bu taksiler riskli olup, ücret pazarlığa bağlıdır.
Bir de şehir içinde bir yerden bir yere ulaşmak için taksiye bindiğinizde, devlete bağlı resmi taksilerde taksicinin taksimetre açmak istemediğine şahit oldum. Çünkü açarsa, kazancının bir kısmını devlete vergi olarak vermek zorunda kalacak.
Havana Tarihi :
*1519 yılı 16 Kasım günü Havana İspanyol kaşif Diego Velazquez tarafından kuruldu. Kentin kurulduğundaki ismi San Cristobal de Habana idi.
*1555’de Fransız korsan Jacques de Sores Havana limanına saldırdı ve kenti yağmaladı.
*1607’de Havana, adanın ilk başkenti olan Santiago de Cuba yerine başkent oldu.
*1762-1763 yılları arasında İngilizler Havana’yı işgal ettiler. Sonrasında kendilerine Florida’nın verilmesi karşılığında Havana’yı İspanyollara bıraktılar.
*1809’da İspanyol işgaline karşı bağımsızlık için ilk gösteriler yapıldı.
*1898’de bir Amerikan kruvazörü Maina, Havana limanında esrarlı bir şekilde infilak etti. 266 kişi hayatını kaybetti. Amerika bu olaydan sonra İspanya’ya savaş açtı ve İspanyolları yenilgiye uğratarak adayı ele geçirdi. 1902’de Küba devleti kurulana kadar ada üç yıl boyunca ABD hakimiyetinde kaldı.
*1948-1952 yılları arasında Batista yönetimi döneminde Havana Latin Amerika’nın fuhuş merkeziydi.
*1 Ocak 1959’da Che’nin gerillaları Havana’yı işgal etti ve böyle Küba Devrimi de gerçekleşmiş oldu.
Havana’da Konaklama :
Havana’da konaklama sorunu yaşamazsınız. Eğer şık, çok iyi bir otelde kalmak istiyorsanız, Vedado semtindeki beş yıldızlı Melia Cohiba Hotel ile Hotel Nacional de Cuba’yı tavsiye ederim. Küba’ya yaptığım turlar sırasında her iki otelde de kaldım ve çok rahat ettim. Bunlardan Melia Cohiba, daha yeni bir otel. 1994’de açılmış olan otel, Malecon adı verilen sahil şeridinin sonunda yer alıyor. Otelin altında da, canlı müzik yapılan Havana Café var.
Eğer fiyatı biraz daha uygun bir otelde konaklamayı düşünürseniz, Eski Havana’da kolonyal bir yapı olan Hotel los Frailes iyi bir seçenek olabilir. Ya da Vedado semtinde, benim de daha önce kaldığım Hotel Vedado’yu tercih edebilirsiniz.
Havana’da otellerin dışında başka konaklama alternatifleri de var. Bunların başında “casas particulares” adı verilen, ev sahibinin bir odasını pansiyon olarak kiraladığı evler var. Bu tip evlerde Havana dışındaki Trinidad, Santa Clara, Santiago de Cuba gibi Küba’nın diğer şehirlerinde kalmış ve çok rahat etmiştim. Kübalıları ve Küba’daki aile ortamını daha yakından tanımak için de bir fırsat olan bu evleri, daha uygun fiyatlı yer arayan gezginlere ve çocuklu ailelere öneririm. Bu tip evlerin çoğunluğu, oteller gibi Vedado semtinde. Bu semtin avantajı disko, bar, kafe gibi gece hayatının olduğu mekanlara yakın olması.
Havana’da Yeme – İçme :
Havana’da yemek yiyebileceğiniz çok sayıda restoran var. Ama ben burada öncelikle daha önce yemek yediğim ve memnun kaldığım bazı restoranlardan bahsetmek istiyorum.
Bunların başında Eski Havana’daki La Mina adlı restoranı tavsiye ederim. Tur şirketlerinin de öğle yemekleri için tercih ettiği bu restoran Plaza de Armas’da bulunuyor. Canlı müzik var.
Bir diğeri Eski Havana’daki Empedrado sokağında yer alan Restaurante da İsabel. Yemekleri lezzetli. Özellikle balık ve deniz ürünleri (istakoz, karides). Küba’daki birçok restoranda olduğu gibi burada da canlı müzik vardı.
El İdilio basit görünümlü ama yemeklerin çok lezzetli olduğu bir diğer restoran. Vedado semtindeki bu restoranda Küba mutfağının en lezzetli yemeklerini tadabilirsiniz.
Eğer bir İtalyan restoranında yemek yemek istiyorsanız, Eski Havana’daki La Dominica iyi bir seçenektir.
Cafe del Oriente, yine Eski Havana’daki Plaza de San Francisco’da lezzetli yemek yiyebileceğiniz şık bir restoran.
Devrim öncesi yapılmış bir binada yer alan ve yüksek tavanlı, büyükçe bir salonu olan La Guarida, mönüsü zengin olan, önerebileceğim bir restoran. Et yemekleri ağırlıklı.
Ünlü Amerikalı yazar Ernest Hemingway’in de sıkça gidip yemek yediği ve özellikle “daiquiri” içtiği, Eski Havana’da Obispo caddesi sonunda yer alan Floridita bar-restoran tercih edebileceğiniz bir diğer mekan.
Restoranların dışında “paladar” adı verilen, Kübalı ailelerin evlerinin bir bölümünü küçük bir restoran haline getirdiği mekanlar var. Bunlar Fidel Castro açılmasına izin verdiği özel restoranlardır. Aileler tarafından işletilir. Buralarda lezzetli ev yemekleri yiyerek, Kübalılar ile kendi ortamlarında sohbet etme imkanı bulursunuz.
Daha ucuz ve hızlı yemek yemek isteyenler, kafeteryalarda sandviç, hot dog, parça pizza, tavuk ve kızarmış patates, hamburger gibi yiyeceklerle karınlarını doyurabilirler.
Havana’da Eğlence – Gece Hayatı :
Havana eğlenmek isteyenler için çok sayıda alternatif sunan bir şehirdir. Eğer Paris’teki Lido tarzı show seyredebileceğiniz bir yer arıyorsanız, Tropicana adlı gece kulübü bu konuda en iyisidir. İyi bir yer için önceden rezervasyon yapılması tavsiye edilir. Buna alternatif olarak Hotel Nacional içinde El Parisien var. Gösteri 22-23.30 arası. Daha sonra her iki mekan da diskoteğe dönüşüyor.
Canlı müzik yapan grupların çok hoş parçalar seslendirdiği ve güzel Kübalı kızlara rastlayacağınız bir mekan arıyorsanız, Central Havana’daki Casa de la Musica ya da Vedado semtindeki Salon Rojo’da keyifli saatler geçirebilirsiniz.
Bunun dışında birçok bar ve kafe var bu güzel şehirde. Bunlardan bir tanesi, Eski Havana’da La Bodeguita del Medio. Aynı zamanda yemek de yiyebileceğiniz bu bar-restorana, Küba’nın ünlü içkisi mojito içmek için uğrayabilirsiniz. Ya da aynı konsepteki El Floridita’da daiquiri içebilirsiniz.
Havana’nın en güzel meydanlarından biri olan Plaza Vieja’daki Cafe Bohemia, hem yemek yiyebileceğiniz, hem de oturup bir şeyler içebileceğiniz hoş bir mekandır.
Havana’da Gezilecek Yerler :
*Eski Havana (Havana Vieja) :
Liman çevresinde konumlanmış Eski Havana, kolonyal döneme ait tarihi yapılarıyla göz kamaştırır. Burası 1982’de UNECO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Koruma altına alınmış bu semtte, restorasyon çalışmaları devam etmektedir. Bu sokakları dolaşarak buradaki sarayları, kiliseleri, kaleleri, birbirinden güzel evleri keşfedebilirsiniz.
*Plaza de Armas :
Havana’nın 16. yüzyılda kurulduğu tarihi merkezi. Havana’nın en eski yerleşimi. İsminden de anlaşılacağı gibi meydan, eski dönemde askerlerin talim yaptığı yermiş. Meydanın ortasındaki büyük bahçede, ilk Bağımsızlık Savaşı’nı 1868’de başlatan halk kahramanı Carlos Manuel de Cespedes’in heykeli var.
*Katedral :
1748’de Cizvitler tarafından yapımına başlanan katedral, sonrasında Cizvitlerin İspanyol hükümeti ile yaşadığı anlaşmazlık sonucu Küba’dan kovulmasının ardından 1777’de Fransiskenler tarafından tamamlanmıştır. Bu barok katedral kentin patronu San Cristobal’e adanmıştır. Latin haç planlı katedralde İtalyan etkisi görülür. Merkezdeki nefte 1898’e kadar Kristof Kolomb’un mezarı yer alıyordu. İspanya işgali sona erdiğinde, kemiklerin bulunduğu mezarı İspanyollar Sevilla Katedrali’ne taşıdılar.
*Katedral Meydanı :
Bu güzel meydanın çevresinde barok dönemin başyapıtı olan zarif katedral, kolonyal döneme ait saraylar bulunuyor. Bunlardan biri, katedralin sağındaki 1730 yılına tarihlenen Palacio del Marques Lombillo. Bir diğer saray, katedralin karşısındaki Los Condos de Casa Bayona. 1720 tarihli saray günümüzde Kolonyal Sanat Müzesi. Katedralin solunda Los Marqueses de Aguas Claras Evi kalıyor. 1751 yılında inşa edilmiş mahallenin en zarif evlerinden biri. Günümüzde El Patio adlı restoranı barındırıyor.
Amerikalı yazar Ernest Hemingway’in meşhur ettiği bar-restoran Bodeguita del Medio, meydanın hemen yanındaki sokak içinde yer alıyor.
*Capitolio :
1920-1929 yılları arasında inşa edilmiş bu yapı, Washington’daki Beyaz Saray’ın bir kopyası. Devrime kadar burası Parlamento Binası idi. Bugün ise Bilim Akademisi’ni barındırıyor.
İçeriye girip elli basamaklı geniş mermer merdiveni adımlamaya başladığınızda, sağımızda çalışmayı, solumuzda adaleti temsil eden iki heykelle karşılaşırız. Yerler tamamen mermer, tavanlar ise işlemeli maun ağacındandır.
*Malecon :
Havana’nın etkileyici kıyı şerididir. 7 kilometre uzunluğundaki Malecon Bulvarı’nda balık tutanlara, gitar çalanlara, öpüşen aşıklara, uyuyanlara, sohbet edenlere, denizi seyrederek Amerika’yı hayal edenlere rastlanır. Akşamları da bu kıyı şeridi Küba halkının buluştuğu yerdir.
*Devrim Meydanı :
Vedado semtinin güneyinde kalan çok geniş bir meydan. Bir milyon kişiyi alabilecek kapasitede olduğu söyleniyor. 1 Mayıs dahil tüm gösteri ve törenler bu meydanda yapılıyor. Ben de bir kere bu meydanda 1 Mayıs kutlamalarına katılmıştım.
Devrim meydanı kentin modern yapılarıyla kuşatılmış. Bunlardan biri de 109 metre yüksekliğinde, 22 katlı Televizyon Binası. Alt kısmı müze olarak düzenlenmiş bu binanın önünde, milli kahraman José Marti’nin beyaz büyük bir heykeli bulunuyor. Yapımında gri Küba mermeri kullanılmış.
Meydanın sol tarafındaki ilk yapı Milli Kütüphane Binası. Hemen onun ilerisinde ise Savunma Bakanlığı Binası var. Bugünkü Devlet Başkanlığı binası ise heykelin arka tarafında kalıyor. Meydanın diğer tarafını ise bazı bakanlık binaları kuşatıyor. Che’nin Devrim sonrası bakanlık yaptığı eski Sanayi Bakanlığı binası ise günümüzde İçişleri Bakanlığı. Binanın meydana bakan yüzünde yüksekçe bir duvarı tamamen kaplayan Che’nin bildik resmi ferforje ile yapılmış. Eskiden Che’nin bu binada bir çalışma odası bulunurmuş.
*Devrim Müzesi :
Eski Başkanlık rezidansı olan bu bina 1920’de açılmış ve 1959 devrimine kadar 22 başkan tarafından kullanılmış. Günümüzde Devrim Müzesi olarak kullanılan bu başkanlık sarayı, her gün 10-17 arası rehber eşliğinde gezilebiliyor. 30’dan fazla salonu barındıran müzeyi gezmek yaklaşık 1 saat 30 dakika kadar sürüyor.
Üç katlı sarayda resepsiyonların yapıldığı Balo Salonu ve diktatör Batista’nın Odası yer alıyor. 13 Mart 1957’de devrimciler Batista’ya burada saldırmışlar. Duvarlarda kurşun delikleri var. Bunlar Bastista tarafından daha sonra kapatıldığı halde, Devrim sonrası Fidel Castro bazılarını yeniden açtırmış. Söylenildiğine göre, Batista ofisteki gizli bir kapıdan kaçarak canını kurtarmış.
Sarayın ikinci katındaki makaleler, dokümanlar, fotoğraflar ve hatırlanması gereken şeylerle Kolonyal dönemden Devrime kadar bir özet sunuluyor. Ayrıca Che ve Camilio Cienfuegos’un balmumu heykelleri bulunuyor.
Benim gezdiğim yıllarda sarayın bazı yerleri oldukça bakımsızdı ve restorasyona ihtiyacı vardı. Bilmiyorum bugüne kadar bu konuda bir şeyler yapıldı mı ?
*Morro Kalesi :
Morro Kalesi, Havana’nın derin, şişe biçimindeki limanının girişindeki kayalık burnu koruyan kaledir. Her gün 09.00-20.00 arası açık olan kaleye giriş ücretli.
Morro Kalesi 1589 yılında İtalyan mimar Giovanni Batista Antonelli tarafından inşa edilmiş. Liman girişine hakim olan kale, o dönemde korsan saldırılarından korunmak için yapılmış. Bugün de görkemini koruyan kale 1997’de restore edilmiş.
Morro Kalesi’ne sonradan eklenen deniz feneri kentin simgesi durumundadır.
Morro Kalesi’nin karşısına gelen küçük San Salvador de la Punta Kalesi, Karayip Denizi’nde cirit atan korsanlara karşı o dönemde bir önlem olarak düşünülmüştür.
*San Carlos de la Cabana Kalesi :
Morro Kalesi’ni güçlendirmek için limanda, onun doğusuna 1774 yılında İspanyollar tarafından San Carlos de la Cabana Kalesi inşa edilmiştir. Limana hakim bu heybetli kale, önce 19. yüzyıldaki Bağımsızlık Savaşı sırasında, daha sonra da Devrim sonrasında hapishane olarak kullanılmıştır.
*Plaza de San Francisco :
Eski Havana’nın en güzel meydanlarından biri. Meydana adını veren 1730 yılında barok stilde kireç taşından yapılmış San Francesco de Asissi Bazilikası. Fransisken tarikatına ait Latin haç planlı bu kilise, 20. yüzyıl sonunda restore edilerek eski görkemine kavuşturulmuş.
Meydanın ortasında aslanlı bir çeşme var. Bu çeşmeyi İtalyan heykeltraş Giuseppe Gaggini yapmış. Granada’daki Elhamra Sarayı’ndaki çeşmeden esinlenerek yapılmış. Endülüs etkisi görülüyor.
Bu meydanı gezdikten sonra, kilisenin yanındaki sokaktan eski kentin bir diğer güzel meydanı Plaza Vieja’ya çıkabilirsiniz.
*Obispo Caddesi :
Eski Havana’nın en güzel, canlı ve hareketli caddelerinden biri. Bu cadde üzerinde mağazalar, döviz büroları, kafeler, canlı müzik yapan barlar, kitapçılar, tabloların satıldığı galeriler var.
Ayrıca cadde üzerinde sıralanmış 16-19 yüzyıllar arasına tarihlenen kolonyal yapılar yer alıyor.
Bu cadde üzerinde Ernest Hemingway’in de kaldığı Ambos Mundos Oteli (yazarın kaldığı 511 numaralı oda sonrasında müze haline getirilmiş) ile Hemingway başta olmak üzere zamanında ünlülerin uğrak yeri olmuş El Floridita Bar bulunmaktadır.
*Atatürk Büstü :
Küba’ya ilk gelişimde Eski Havana’da Atatürk’ün büstüne tesadüfen rastlamak benim için sürpriz olmuştu. Açıkçası Atatürk’e verilen değeri Küba’da görmek, benim için gurur vericiydi. Bu aynı zamanda Türk-Küba dostluğunun bir ifadesiydi. Sonrasında Küba’ya her tur getirdiğimde, grubumdaki misafirleri buraya getirerek ben onlara sürpriz yaptım.
*Diğer Görülmesi Gereken Yerler :
Yukarıda belirttiğim yerlerin dışında, Havana’da bulunduğunuz süre içinde Eski Havana dışındaki Vedado ve Miramar semtlerini gezebilirsiniz. Zamanınız ölçüsünde Havana Üniversitesi, Cristobal Colon Mezarlığı, Havana Club Romu Müzesi, Aldama Sarayı, Büyük Tiyatro, Palacio de los Capitanes Generales, Merkez Parkı (Parque Central) José Marti’nin Evi, Merced Kilisesini ziyaret edebilirsiniz.
Ayrıca Capitolio’nun arkasında Havana’nın en eski tütün fabrikalarından biri olan Partagas Sigara Fabrikası rehber eşliğinde ücretli gezilebiliyor. Gezi süresi yaklaşık 45 dakika.
Eski Havana’nın en güzel sokaklarından biri olan Oficios sokağına girip, bu sokaktaki restore edilmiş güzel evleri, avlulu restoranları görebilirsiniz. Bu sokakta bazı müzeler de yer almaktadır.
Havana’nın 14 kilometre güney doğusunda San Francisco de Paula semtindeki Ernest Hemingway’in evini ziyaret edebilirsiniz. Buraya ulaşmak için taksiye binmeniz gerekiyor.