Seyşeller seyahatinin son iki gününü en büyük ada olan Mahé’ye ayırmıştık. La Digue’den sabah saat 8.30’da kalkan feribotla önce Praslin’e ulaştık. Daha sonra feribot değiştirip yaklaşık 1 saat 10 dakika gibi bir süre sonunda Mahé Adası’na vardık. Bunun için ödenen bilet ücreti kişi başı 65 Euro. Eğer isterseniz bilet ücretini La Digue Adası’nın merkezindeki Cat Cocos şirketinin ofisinden ülke para birimi olan rubi ya da kredi kartıyla ödeyebilirsiniz.
İskeleye varışta kalacağımız evin sahibi Beryl bizi karşıladı. On beş dakikada adanın Beau Vallon bölgesindeki La Maison Hibiscus’a ulaştık. Adanın en güzel ve yüzmek için en uygun plajı Beau Vallon’da olduğu için burayı tercih etmiştik. Zaten Mahé’ye gelen turistlerin de birçoğu buradaki otellerde kalıyor. En fazla otel, pansiyon ve restoran bu bölgede var. Ayrıca çevrede bizim kaldığımız gibi kiralık evler mevcut.
Bir gece konaklayacağımız çift katlı kiralık dört dairesi olan evi çok beğendik. Kalacağımız dairenin içi oldukça büyük ve kullanışlıydı. Çok temiz ve yeniydi. Her şey en ince noktasına kadar kişinin rahatı için düşünülmüştü. En fazla dört kişilik bir ailenin kalacağı büyüklükteydi. İlk gün gezdikten sonra, biraz yorgun olduğumuzdan dışarı çıkmayıp marketten aldıklarımızla evde yemek yapıp yedik. Kahvaltımızı da yine marketten aldıklarımızla burada yaptık. Böylece daha ucuza gelmiş oldu. Burada gerçekten daha uzun bir süre kalmak isterdim. Çok rahat ettik. Onun için Mahé’ye gelecek herkese kesinlikle tavsiye ederim. Üç kişilik bir ailenin ödeyeceği günlük ücret 120 Euro.
Buradaki ilk günümüzü Seyşeller’in başkenti Victoria’yı gezmek için ayırmıştık. Son gün ise dönüş uçağımız akşam geç saatte olduğundan, araba kiralayıp tüm adada bir tur atacaktık.
Başkent Victoria :
Seyşeller’in başkenti Victoria, Mahé Adası’nın kuzey doğusunda kalıyor. Nüfusu 25 bin dolaylarında. Buradan adanın daha güneyinde kalan uluslar arası havalimanına olan mesafe yaklaşık 10 kilometre.
Burası sokaklarında tek bir trafik lambası olan, dünyanın en küçük başkenti olarak biliniyor. Gerçekten o kadar küçük ki, bir buçuk saat içinde her tarafı dolaştık.
Balıkçılık şehrin önemli geçim kaynaklarından biri. Dünyanın en büyük ikinci ton balığı konserveleme tesisi Victoria’da.
Beau Vallon’dan buraya ya araba kiralayarak, ya da halk otobüsü ile on beş dakika içinde ulaşabilirsiniz. 21-22-24 numaralı otobüsler gidiyor. Bilet ücreti kişi başı 7 SCR ve otobüste şöförden alınıyor. Otobüs durağının bulunduğu yerin yakınında alışveriş yapabileceğiniz iki de market ve para bozdurabileceğiniz Cash&Plus adlı döviz bürosu var.
*Sir Selwyn Clarke Pazarı :
Victoria’da görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Her daim kalabalık ve özellikle sabahları çok canlı. Biz öğlen kapanmadan önce son anda yetiştik. Fotoğraf çekmeye meraklıysanız, rengarenk tropikal meyveler ve iri balıklarla dolu tezgahların fotoğraflarını çekebilirsiniz.
*Saat Kulesi :
Londra’daki Vauxhall Köprüsünde yer alan saat kulesinin bir replikası buraya 1903’de, ada İngiliz hakimiyetindeyken getirilmiş.
*Anglikan St.Paul Katedrali :
1859’da inşa edilmiş bu yapı, Seyşeller’in en eski kilisesidir.
*Doğa Tarihi Müzesi :
Adanın jeolojik durumu, fauna ve florası hakkında bilgi sahibi olmak için hızlı bir ziyareti hak ediyor.
*Arul Mihu Navasakhi Vinayagar Tapınağı :
Her cephesi kırmızı, mavi, yeşil ve sarının türlü tonlarıyla boyanmış heykelcik ve motiflerle bezeli bir Hindu tapınağı.
Ayrıca İmmaculate Conception Katedrali ile Ulusal Tarih Müzesi de görülebilir.
Beau Vallon Beach :
27 kilometre uzunluğundaki Mahé Adası’nın en ünlü ve en güzel plajı, adanın kuzeybatısındaki Beau Vallon Beach. Upuzun güzel bir kumsalı var. Birçok turistik tesis plajın çevresinde inşa edilmiş. Deniz hem yüzmek, hem de şnorkel yapmak için çok uygun. Belki de tüm Seyşeller de bu konuda en iyisi.
Buraya hem ilk gün Victoria’yı gezdikten sonra akşamüstü saatlerinde gidip gün batımına kadar kaldık. Hem de son gün sabahın erken saatlerinde gidip denizin keyfini çıkardık. Ayrıca balık avından dönen balıkçıların balıkları ağlardan çıkarışını izledik. Aslında buradaki zamanımızı bir gün daha uzatmak isterdik. Gerçekten gürültü ve kalabalıktan uzak çok huzur veren bir ortamdı. Zaten tüm adalardaki plajların hemen hemen hepsi öyleydi.
Takamaka Beach :
Sabah denize girdikten sonra, öğlen 12.30 gibi kiraladığımız Hyundai marka aracımızla Beau Vallon’dan ayrıldık. Bugün tüm adayı şöyle bir turlayacaktık. Önce başkent Victoria’ya gelip, oradan havaalanı yoluna saptık. Bu ağaçlık geniş yol çok güzeldi. Sonrasında adanın güneyine doğru giden yolu izledik. Anse Royale ve oradan Anse Forbans plajlarına ulaştık. Anse Forbans’ın biraz ilerisinden saparak adanın batı sahilindeki Anse Takamaka’ya vardık.
Takamaka Beach yine adanın görmeye değer plajlarından biri. Etrafı yemyeşil alçak tepelerle çevrili. Yemek saati olduğu için sahil boştu. Deniz de bugün biraz dalgalıydı. Öğle yemeğini buradaki çok iyi bir restoran olduğunu duyduğum Chez Batista’s ta yemek isterdik. Bugün günlerden pazar olduğu için açık büfe vardı. Ama ne yazık ki tüm masalar doluydu. Çaresiz yola devam ettik.
Anse a la Mouche :
Güzel bir plajı olan Anse a la Mouche’a vardığımızda, yine orada öğle yemeği için düşündüğüm Anchor Café’nin kapalı olduğunu gördüm. Herhalde bugün bir şey yemek mümkün olmayacak diye düşünürken, plajda mangal yapan Seyşelli bir aileyle tanışmanın ardından yemeğe davet edildik. Ellerimize tutuşturulan tabaklarda ayaküstü yediğimiz kömür ateşinde pişmiş balık ve tavuk etleri nefisti. Aile o kadar içten, samimi ve güler yüzlüydü ki, bir kez daha Seyşel halkına ve misafirperverliklerine hayran kalmıştım. Bizim için unutamayacağımız bir anı olmuştu. Böyle bir ortamda yediğim yemeği çok iyi bir restoranda yiyeceğim yemeğe değişmeyeceğimi söyleyebilirim.
Port Launay :
Turumuzun finalini adanın kuzey batısındaki Port Launay’da yaptık. Buradaki “Constance Ephelia” adlı büyük bir bahçesi olan muhteşem güzellikteki tesisi gezdik. Denize karşı oturup birer kahve içerek keyif yaptık.
Yolla birlikte on gün süren keyifli bir turu geride bırakmıştık. Seyşeller ile ilgili gitmeden önce hayal ettiklerimi bu seyahatte bulmuştum. Eğer ilerde fırsat bulursam bu ülkeye yeniden gelmeyi isterim.
Mahé Adası’nda Yeme – İçme :
İlk geldiğimiz gün başkent Victoria’da öğle yemeği yediğimiz Sam’s Pizzeria beğendiğimiz bir mekan oldu. Şık ve temizdi. Yemekleri başarılıydı. Gerek pizzası, gerek ızgara balığı, gerekse cheese burgeri lezzetliydi. Bir daha buraya gelecek olsam, yine aynı pizzacıyı tercih ederim.
Yemediğim için kesin bir şey söyleyemesem de, Marie Antoinette adlı restoranın çok iyi olduğunu duydum. Akşam yemeği için düşünebilirsiniz.