Bu akşam konaklayacağımız Nakuru Gölü Milli Parkı’ndaki Sopa Lodge’a kadar 360 kilometrelik bir yolumuz vardı. Bu da yaklaşık 6 saatlik bir yolculuk demekti. Bu yüzden Masai Mara’daki Sopa Lodge’dan sabah saat 06.15’te ayrıldık. Yolda verdiğimiz mola sırasında tesisin bizim için hazırladığı kumanyalarla sabah kahvaltımızı yaptık. Yol boyunca büyükbaş ve küçükbaş hayvanları otlatan çobanlara rastladık. Kenya’da hayvanların otlayabileceği çok sayıda alan var. Bu yüzden burası hayvancılığın gelişmiş olduğu bir ülke.
Nairobi’ye giden ana yola çıkana kadar üç gün önce geldiğimiz yolu takip ettik. Sonrasında sola Naivasha ve Nakuru gölleri istikametine döndük. Çift şeritli, gayet düzgün asfalt bir yoldu. Çevresi yemyeşildi; otlaklar, ağaçlar ve bodur bitkilerle doluydu. Sapaktan itibaren Naivasha 44 km; Nakuru ise 106 km uzaklıktaydı. Biz önce uzaktaki Nakuru Gölü Milli Parkı’na gidecek ve orada safari yapıp bir gece konakladıktan sonra, ertesi gün Naivasha Gölü’nde tekne turu yapacaktık. Daha sonra ise oradan Tanzanya’ya gitmek için Nairobi Jomo Kenyatta Havalimanına devam edecektik.
Yol boyunca yoğun bir trafik gözleniyordu; özellikle de çok sayıda kamyonun olması dikkatimi çekti. Bir de yol kenarlarında trafiğin durmasından istifade ederek ellerindeki su ve çeşitli yiyecekleri satmaya çalışan insanlar gördüm. Başka Afrika ülkelerinde de bu tip manzaralara rastlamıştım. Halkın büyük kısmının fakir ve geçim sıkıntısı içinde olduğu bir Afrika ülkesinde bu tip manzaralarla karşılaşıyorsunuz.
Öğle saatlerinde Nakuru Sopa Lodge’a vardık. Güzel dizayn edilmiş, gayet konforlu bir lodge idi. Burada yapacağımız safari için sadece birkaç saat ayırmıştık; çünkü Masai Mara’ya göre çok daha küçük bir alanda safari yapacaktık. Elbette hayvan sayısı da Masai Mara ile kıyaslanmayacak kadar azdı.
Biraz önce yağan şiddetli yağmur durmuş, etrafı mis gibi bir toprak kokusu ve hoş bir serinlik kaplamıştı. Tam safari yapılacak bir havaydı. Öğle yemeği sonrası biraz dinlenmenin ardından, saat 15.30 gibi safariye çıktık. İlk gördüğümüz hayvan bir impala oldu. İmpalalar çok zarif ve güzel hayvanlar. Ardından ağaçlar arasında otlayan birkaç zebra, bir iki zürafa ve bir ceylan sürü gördük. Bazı renkli kuşlara rastladık.
Biraz daha ilerleyince göl gözüktü. Bir süre göl kıyısında ilerledik. Nakuru 40 km2 büyüklüğünde bir göl. 188 km2 lik bir alana sahip milli parkın içinde kalıyor. Yağışların durumuna göre gölün alan ve derinliği değişiyormuş. Çok yağış olup suların yükselmesiyle bu alan genişlerken, bazen de kuraklık olduğunda gölün sularının tamamen buharlaştığına tanıklık ediliyormuş.
Milli park içinde ceylan, zebra, zürafa, yaban domuzu, çakal, bufalo, aslan gibi hayvanlara rastlansa da, burası esas olarak beyaz gergedanları ile meşhur. Masai Mara’da Afrika’nın beş büyüğü diye adlandırılan aslan, fil, bufalo ile uzaktan da olsa leoparı görmüştük. Geriye sadece gergedan kalmıştı. Bu yüzden bir gergedan görmeyi çok istiyordum. Gergedanlar ilginç hayvanlar. O iri cüsselerine rağmen bana oldukça sevimli geliyorlar. Ama ne yazık ki en büyük düşmanları olan insanlar tarafından boynuzları yüzünden avlanan bu hayvanların sayısı günümüzde oldukça azalmış durumda. Bu milli park içinde de sadece birkaç tane kalmış ve onlar eli silahlı bekçiler tarafından sıkı bir şekilde korunuyormuş.
Çok da büyük olmayan parkın birçok yerinde turlamış; ama maalesef bir gergedana rastlayamamıştık. Diğer hayvanlar ise beni o kadar da ilgilendirmiyordu. Onları Masai Mara’da bolca görmüştüm. Tam umudumuzu kesmek üzereyken, ilerde bazı araçların toplanmaya başladığını gördük. Oraya geldiğimizde bize az ilerde iki gergedan olduğunu söylediler. Ama gergedanlar biraz uzakta ve otların arasındaydı. Başları önlerinde ot yemekle meşgul olduklarından, pek görünmüyorlardı. Sabırla ortaya çıkmalarını beklediysek te, bu gerçekleşmeyince ve bir de hava iyice kararınca tesise dönmek zorunda kaldık.
Ertesi gün sabah saat 7.00’de Sopa Lodge’dan ayrıldık. Buradaki konaklamamızdan çok memnun kalmıştık. Dün de gergedanları yakından görememiş olsak bile, milli parkta keyifli bir safari yapmıştık. Rehberimiz Salim Nakuru’yu terk etmeden önce dün geçtiğimiz yerlerden yine geçeceğimizi ve eğer şansımız varsa bu sefer gergedanları görebileceğimizi söyledi. Nitekim otelden ayrıldıktan on dakika sonra dünkü yerde üç beyaz gergedana birden rastladık. Salim’in dediği çıkmıştı. Açıkçası şanslıydık. Her zaman beş büyüğün hepsini safaride görmek herkese nasip olmaz. Anne ve baba gergedanın dışında, bir de yavru gergedan vardı. Yavru gergedan sürekli annesinin peşinden gidiyordu. Hepsi ot yemekle meşguldu ama çok yakınımızda olduklarından hem onları uzun uzun seyretme, hem de bol bol fotoğraflarını çekme fırsatı bulduk. Şansımıza gergedanların biraz ilersinde de bir aslan ailesine rastladık. Yavru aslanlar çok sevimliydi.
Havalimanına gitmeden önce yolumuz üzerindeki Naivasha gölünde bir saat sürecek bir tekne turu yapacaktık. Nakuru’dan buraya olan mesafe 96 km idi.
Rakımın 1884 metre olduğu Naivasha gölü, 1883’de bir Alman gezgin tarafından keşfedilmiş. O zaman gölün civarında filler, antiloplar, zürafalar ve zebralar gibi çok sayıda hayvan varmış. Ama insanlar çoğaldıkça ve yeni topraklara gereksinme duydukça bu hayvanlar milli parkın dışına itilmiş. Şu anda göl tamamen bir kuş cenneti. Söylenildiğine göre gölün civarında 350 kadar kuş türü bulunuyor. Biz de bu gölde yapacağımız tekne turu sırasında değişik kuşları görme imkanı bulduk. Bunun yanı sıra gölde birçok su aygırının da olduğunu söyleyebilirim.
Kenya’da geçirdiğimiz altı gün su gibi akıp geçmişti. Bu ülkede yaptığımız safarilerin hepsinden büyük keyif almıştık. Birçok hayvanı doğal ortamlarında yakından izleme fırsatı bulmuştuk. Şimdi ise Kenya Airways ile önce Tanzanya, oradan da Zanzibar’a geçerek, tatilimize devam edecektik.