Tag

NAKURU VE NAİVASHA GÖLLERİ

Browsing

Bu akşam  konaklayacağımız Nakuru Gölü Milli Parkı’ndaki Sopa Lodge’a kadar 360 kilometrelik bir yolumuz vardı. Bu da yaklaşık 6 saatlik bir yolculuk demekti. Bu yüzden Masai Mara’daki Sopa Lodge’dan sabah saat 06.15’te ayrıldık. Yolda verdiğimiz mola sırasında tesisin bizim için hazırladığı kumanyalarla sabah kahvaltımızı yaptık. Yol boyunca büyükbaş ve küçükbaş hayvanları otlatan çobanlara rastladık. Kenya’da hayvanların otlayabileceği çok sayıda alan var. Bu yüzden burası hayvancılığın gelişmiş olduğu bir ülke.

Nairobi’ye giden ana yola çıkana kadar üç gün önce geldiğimiz yolu takip ettik. Sonrasında sola Naivasha ve Nakuru gölleri istikametine döndük. Çift şeritli, gayet düzgün asfalt bir yoldu. Çevresi yemyeşildi; otlaklar, ağaçlar ve bodur bitkilerle doluydu. Sapaktan itibaren Naivasha 44 km; Nakuru ise 106 km uzaklıktaydı. Biz önce uzaktaki Nakuru Gölü Milli Parkı’na gidecek ve orada safari yapıp bir gece konakladıktan sonra, ertesi gün Naivasha Gölü’nde tekne turu yapacaktık. Daha sonra ise oradan Tanzanya’ya gitmek için Nairobi Jomo Kenyatta Havalimanına devam edecektik.

Yol boyunca yoğun bir trafik gözleniyordu; özellikle de çok sayıda kamyonun olması dikkatimi çekti. Bir de yol kenarlarında trafiğin durmasından istifade ederek ellerindeki su ve çeşitli yiyecekleri satmaya çalışan insanlar gördüm. Başka Afrika ülkelerinde de bu tip manzaralara rastlamıştım. Halkın büyük kısmının fakir ve geçim sıkıntısı içinde olduğu bir Afrika ülkesinde bu tip manzaralarla karşılaşıyorsunuz.

Öğle saatlerinde Nakuru Sopa Lodge’a vardık. Güzel dizayn edilmiş, gayet konforlu bir lodge idi. Burada yapacağımız safari için sadece birkaç saat ayırmıştık; çünkü Masai Mara’ya göre çok daha küçük bir alanda safari yapacaktık. Elbette hayvan sayısı da Masai Mara ile kıyaslanmayacak kadar azdı.

kenya - kenya-20.jpg

Biraz önce yağan şiddetli yağmur durmuş, etrafı mis gibi bir toprak kokusu ve hoş bir serinlik kaplamıştı. Tam safari yapılacak bir havaydı. Öğle yemeği sonrası biraz dinlenmenin ardından, saat 15.30 gibi safariye çıktık. İlk gördüğümüz hayvan bir impala oldu. İmpalalar çok zarif ve güzel hayvanlar. Ardından ağaçlar arasında otlayan birkaç zebra, bir iki zürafa ve bir ceylan sürü gördük. Bazı renkli kuşlara rastladık.

kenya - kenya-21.jpg kenya - kenya-22.jpg

Biraz daha ilerleyince göl gözüktü. Bir süre göl kıyısında ilerledik. Nakuru 40 km2 büyüklüğünde bir göl. 188 km2 lik bir alana sahip milli parkın içinde kalıyor. Yağışların durumuna göre gölün alan ve derinliği değişiyormuş. Çok yağış olup suların yükselmesiyle bu alan genişlerken, bazen de kuraklık olduğunda gölün sularının tamamen buharlaştığına tanıklık ediliyormuş.

Milli park içinde ceylan, zebra, zürafa, yaban domuzu, çakal, bufalo, aslan gibi hayvanlara rastlansa da, burası esas olarak beyaz gergedanları ile meşhur. Masai Mara’da Afrika’nın beş büyüğü diye adlandırılan aslan, fil, bufalo ile uzaktan da olsa leoparı görmüştük. Geriye sadece gergedan kalmıştı. Bu yüzden bir gergedan görmeyi çok istiyordum. Gergedanlar ilginç hayvanlar. O iri cüsselerine rağmen bana oldukça sevimli geliyorlar. Ama ne yazık ki en büyük düşmanları olan insanlar tarafından boynuzları yüzünden avlanan bu hayvanların sayısı günümüzde oldukça azalmış durumda. Bu milli park içinde de sadece birkaç tane kalmış ve onlar eli silahlı bekçiler tarafından sıkı bir şekilde korunuyormuş.

Çok da büyük olmayan parkın birçok yerinde turlamış; ama maalesef bir gergedana rastlayamamıştık. Diğer hayvanlar ise beni o kadar da ilgilendirmiyordu. Onları Masai Mara’da bolca görmüştüm. Tam umudumuzu kesmek üzereyken, ilerde bazı araçların toplanmaya başladığını gördük. Oraya geldiğimizde bize az ilerde iki gergedan olduğunu söylediler. Ama gergedanlar biraz uzakta ve otların arasındaydı. Başları önlerinde ot yemekle meşgul olduklarından, pek görünmüyorlardı. Sabırla ortaya çıkmalarını beklediysek te, bu gerçekleşmeyince ve bir de hava iyice kararınca tesise dönmek zorunda kaldık.

Ertesi gün sabah saat 7.00’de Sopa Lodge’dan ayrıldık. Buradaki konaklamamızdan çok memnun kalmıştık. Dün de gergedanları yakından görememiş olsak bile, milli parkta keyifli bir safari yapmıştık. Rehberimiz Salim Nakuru’yu terk etmeden önce dün geçtiğimiz yerlerden yine geçeceğimizi ve eğer şansımız varsa bu sefer gergedanları görebileceğimizi söyledi. Nitekim otelden ayrıldıktan on dakika sonra dünkü yerde üç beyaz gergedana birden rastladık. Salim’in dediği çıkmıştı. Açıkçası şanslıydık. Her zaman beş büyüğün hepsini safaride görmek herkese nasip olmaz. Anne ve baba gergedanın dışında, bir de yavru gergedan vardı. Yavru gergedan sürekli annesinin peşinden gidiyordu. Hepsi ot yemekle meşguldu ama çok yakınımızda olduklarından hem onları uzun uzun seyretme, hem de bol bol fotoğraflarını çekme fırsatı bulduk. Şansımıza gergedanların biraz ilersinde de bir aslan ailesine rastladık. Yavru aslanlar çok sevimliydi.

kenya - kenya-23.jpg

Havalimanına gitmeden önce yolumuz üzerindeki Naivasha gölünde bir saat sürecek bir tekne turu yapacaktık. Nakuru’dan buraya olan mesafe 96 km idi.
Rakımın 1884 metre olduğu Naivasha gölü, 1883’de bir Alman gezgin tarafından keşfedilmiş. O zaman gölün civarında filler, antiloplar, zürafalar ve zebralar gibi çok sayıda hayvan varmış. Ama insanlar çoğaldıkça ve yeni topraklara gereksinme duydukça bu hayvanlar milli parkın dışına itilmiş. Şu anda göl tamamen bir kuş cenneti. Söylenildiğine göre gölün civarında 350 kadar kuş türü bulunuyor. Biz de bu gölde yapacağımız tekne turu sırasında değişik kuşları görme imkanı bulduk. Bunun yanı sıra gölde birçok su aygırının da olduğunu söyleyebilirim.

kenya - kenya-24.jpg

Kenya’da geçirdiğimiz altı gün su gibi akıp geçmişti. Bu ülkede yaptığımız safarilerin hepsinden büyük keyif almıştık. Birçok hayvanı doğal ortamlarında yakından izleme fırsatı bulmuştuk. Şimdi ise Kenya Airways ile önce Tanzanya, oradan da Zanzibar’a geçerek, tatilimize devam edecektik.

 

 

Sabah saat 07.00 gibi Nairobi’den 4×4 Toyota marka aracımızla Masai Mara’ya hareket ettik. Bugün 340 kilometrelik oldukça uzun bir yol bizi bekliyordu.Yolda küçük yerleşimlerden geçtik. Ana yolda çok sayıda kamyon ve tır olması, bir de buna eklenen sisli hava hızlı ilerlememizi engelliyordu. Otoban olmadığı için tüm yük bu yola binmişti. Açıkçası yer yer çukurların olduğu pek te iyi durumda olmayan bir yoldu. İlk molamızı 50 km kadar sonra, aşağıdaki Rift Vadisi’ni panoramik olarak göreceğimiz bir noktada verdik. Mola yerinden on beş dakika kadar sonra ise sola, Masai Mara yönüne döndük. Böylece ana yoldaki kamyonlardan kurtulup rahatlamıştık. Narok yönünde ilerliyorduk. Geçtiğimiz yerlerde çok sayıda mısır tarlası vardı. Yalnız kuzeyden ayrılıp batıya doğru dönünce manzara değişmişti. Yeşil alan seyrekleşmiş, yerini büyük ve küçükbaş hayvan sürülerinin otladığı düzlüklere bırakmıştı. Yol üzerindeki en büyük yerleşim olan Narok’tan sonra ikinci molamızı da verdik. Moladan belli bir süre sonra asfalt yol, çukurlu, taşlı topraklı bozuk bir yola dönüştü. Artık Masai Mara’ya kadar bu şekilde devam edecektik.

Saat 13.00’de kalacağımız Mara Sopa Lodge’a vardık. Nairobi’den buraya kadar olan yolculuğumuz yaklaşık 6 saat sürmüştü. Oldukça büyük olan lodge gayet  konforluydu. Ayrıca yatağın çevresi cibinlikle kapatılarak sivrisineklere karşı tüm önlemler alınmıştı. Odalar her akşam ilaçlanıyordu. Hava öyle çok sıcak olmadığından, açıkçası kaldığımız süre boyunca sivrisineğe pek rastlamadık.Zaten biz de önlemimizi almıştık.
kenya - kenya-5.jpg Bu tesiste üç gün konaklayacaktık. Bu süre zarfında yapacağımız birkaç safari ile çok sayıda hayvanı göreceğimizi umuyordum. Özellikle de aslanları. Çünkü Masai Mara aslan nüfusunun en fazla olduğu yerlerin başında geliyordu.

Masai Mara 1800 km2lik yüzölçümüne sahip bir rezerv. Ortalama rakım 1650 metre. Burası Tanzanya’daki devasa Serengeti Milli parkının doğal bir uzantısı gibi. Her yıl Büyük Göç Masai Mara ile Serengeti arasında gerçekleşiyor. Sürülerini otlatan Massailerin ikamet ettiği bu alanda birçok Masai köyü bulunuyor. Bu köylerde yaşayan Masailer yüzyıllar boyunca doğa ve yaban hayatıyla uyum içinde yaşayan ve de kendi inançlarına, geleneklerine bağlı kabile topluluğudur. Toplam nüfuslarının 250-300 bin kadar olduğu söylenir.
kenya - kenya-6.jpgÖğle yemeği sonrası biraz dinlenmenin ardından saat 16.00’da Masai Mara’daki ilk safarimize çıktık. Bir saat önce başlayan sağnak yağmur tam safariye başlayacağımız saatte durmuştu. Açıkçası bu bizim için bir şans oldu; yoksa yağmurlu havada bazı hayvanları görme şansımız azalacaktı.
kenya - kenya-7.jpgBiletlerimizi alıp safari alanına giriş yaptıktan sonra, ilk karşılaştığımız hayvan grubu zebralar oldu. Gruplar halinde yaşayan bu sevimli hayvanları, bazen Afrika antilopları ile bir arada görürüz. Ortalama 20-25 yıl yaşayan bu hayvanlar, otçul olduklarından otların bol olduğu yerleri tercih ederler. En büyük düşmanları aslanlardır. Koku alma ve görme duyularının çok iyi olması ve de çok hızlı koşmaları, onlara düşmanları olan yırtıcılara karşı avantaj sağlar.

kenya - kenya-8.jpg

Biraz ilerde zürafalarla karşılaştık. Dün Nairobi’deki merkezde zürafaları yakından görmüştük. Ama safari sırasında, kendi doğal ortamlarında görmek başka bir duyguydu. Heyecan vericiydi. Bu zarif hayvanlar sadece Afrika kıtasında yaşıyormuş; en fazla da Kenya’da.  Boyları 4 ile 5,5 metre arasında değişiyor. Özellikle akasya ağacıyla beslenen bu hayvanların ortalama ömürleri 25 yıl. En büyük düşmanları aslan ve sırtlan sürüleri

Desenleri birbirinden farklı olan zürafaların kafasında iki tane kıkırdaktan oluşmuş boynuz var. Rehberim bu boynuzlar arasında tüy varsa dişi, yoksa erkek olduğunu söyledi.

kenya - kenya-9.jpg

Filler Masai Mara’daki bir diğer hayvan grubu. Aslında diğer hayvanlarla kıyaslandığında Masai Mara’da çok fazla fil yok. Sri Lanka ve Hindistan’da fillere daha çok rastlıyorsunuz. Bunu bu ülkelere yapmış olduğum daha önceki seyahatlerimden biliyorum. Fazla sayıda olmamasına rağmen, tesadüfen birkaç filden oluşan bir gruba denk geldik. Annesinin yanından ayrılmayan minik fil çok tatlıydı. Zaten filler iri cüsselerine rağmen, herkes tarafından sevilen hayvanlar. Fillerin bilinen bir özelliği de çok su içmeleri. Söylenildiğine göre günde ortalama 150 litre su içiyorlarmış. 50 bin kas bulunan bir filin hortumu 4 litre suyu tutabiliyormuş. Bir de fillerin kulakları son derece hassas olup, en düşük frekansları bile duyabiliyorlarmış.

kenya - kenya-10.jpg

Aslında burada karşılaşmayı beklemediğim bir hayvandı deve kuşu. Siyah bir deve kuşunu yumurtaların başında otururken gördüm. Tüyleri siyah olduğu için bu bir erkek deve kuşuydu. Dişilerin rengi gri oluyor. Erkek deve kuşu yumurtaları gündüz beklerken, gece nöbeti dişisi alırmış. Bunu da safari sırasında öğrenmiş oldum.

kenya - kenya-11.jpg

Bufalo ya da diğer bir adıyla Afrika Mandası safaride gördüğüm diğer bir hayvandı. Aynı zamanda Afrika’nın beş büyüğünden biri olan bufalo, oldukça agresif bir hayvan. Sulak ve otluk alanlarda yaşayan bu hayvanların ortalama ağırlıkları bir ton kadar. Sürü halinde yaşayan bufalolar Afrika ve Amerika kıtalarında bulunuyorlar. Saldırgan bir hayvan olduklarından bufalolara yaklaşmamak gerekiyor. Eğer bir saldırıya maruz kalınırsa, bu durumda sırtüstü yere yatmak en iyi korunma yoluymuş.

kenya - kenya-12.jpg

Bugün iki saatlik kısa bir safari yaptığımızdan aracımızla dolaştığımız yerlerde aslan, çıta ya da leopar gibi yırtıcılara rastlamamıştık. Ertesi gün Masai Mara’da tam gün safari yapacaktık. Böylece bu yırtıcılara rastlamak için daha fazla şansımız olacaktı. Öğle yemeğini ise konaklama tesisinin hazırlayacağı kumanyalarla safari sırasında yiyecektik.

Ertesi sabah güneşli güzel bir güne uyandık. Sabah kahvaltısı sonrası buradaki ikinci safarimize başladık. Sabahın erken saatleri olduğundan hava biraz serindi. Ama safari için ideal bir hava sıcaklığı vardı.

İlk başlarda zebra, zürafa, bufalo, impala, çakal gibi hayvanlara rastladık. Bunun yanı sıra Masai Mara ve Serengeti’de en çok görülen ve bu iki yer arasındaki Büyük Göçe konu olan Afrika antiloplarını gördük. Genellikle sürüler halinde hareket eden bu hayvanlar safari sırasında devamlı karşımıza çıktı.

kenya - kenya-13.jpg Masai Mara’da bizim gibi safari yapan çok fazla sayıda araç var. Burası dünyanın en fazla safari yapılan yerlerinin başında geliyor. Safari yapmakta olan araçların rehberleri birbirleriyle devamlı bir haberleşme halinde. Birisi aslan, çıta ya da leopar gibi yırtıcılardan birini gördüğünde, yerini diğerlerine bildiriyor. Böylece yakındaki araçların hepsi o yöne doğru hareket ediyor. Böyle bir durum öğle saatlerine doğru yaşandı. Bu sefer birlikte avlanmaya çıkmış iki çıtayı ilk görenlerden biri biz olduk.

Çıtalar görmek istediğim hayvanların başında geliyordu. İki çıtayı bu kadar yakından görmek gerçekten inanılmaz. Belgelerse devamlı gördüğüm dünyanın karadaki bu en hızlı hayvanı şimdi karşımdaydı. Saatte 120 km hızla koşa biliyorlarmış. Ama bu hız 20-30 saniye kadar sürermiş. O süre içinde avlarını yakalayamazlarsa, avlarını kaçırabiliyorlar; çünkü nefeslerinin tekrar normale dönmesi için biraz dinlenmeleri gerekiyor. Yalnız bu hayvanlar sanıldığı gibi güçlü değiller; kemikleri ince. Yavruları çoğu zaman başka yırtıcılara yem olduğundan, günümüzde sayıları giderek azalmış. Benekli vücutlarıyla son derece güzel ve alımlı hayvanlar. Çoğunluğu Afrika kıtasında yaşasa da; az sayıda Asya kıtasında görülüyor.

kenya - kenya-14.jpg

Sonunda aslanla karşılaşmıştık. Önce uzaktan bir tepede dinlenirken gördük. Sonrasında ağaçların altında yine dinlenirken bir dişi aslana rastladık. Gerçekten aslan nüfusu Masai Mara’da çok fazlaydı. Rehberimiz ilerleyen saatlerde büyük olasılıkla başka aslanlara da rastlayabileceğimizi söyledik. Gerçekten haklı çıktı. Önce bir erkek aslanı yakalamış olduğu bir Afrika antilobunu büyük bir iştahla yerken gözlemledik. Bir başka yerde aralarında aslan yavrularının da bulunduğu bir aslan grubuyla karşılaştık. Gerçekten bu hayvanı birçok kez yakından görmek muhteşemdi. Açıkçası bugün aslanlara doymuştuk.

kenya - kenya-15.jpg kenya - kenya-16.jpg

Öğle saatlerinde aracımızı bir noktada durdurup, yanımızda getirdiğimiz kumanyaları afiyetle yedik.

kenya - kenya-17.jpg

Yemek sonrası rehberimiz Salim’e yine bir yerden haber geldi. Aracımıza hiç vakit kaybetmeden binip büyük hızla ilerlemeye başladık. Belgesellerden gördüğüm Büyük Göçe benzer bir manzarayla karşı karşıyaydık. İlerde çok büyük bir antilop sürüsü vardı. Kimi otluyor, kimileri de büyük bir hızla ileriye doğru koşturuyordu. Safari yapmakta olan birçok araç ta onların peşine takılmıştı. Biz de o grubu büyük bir heyecan içinde takip etmeye başladık. Açıkçası ilerde nasıl bir manzarayla karşılaşacağımızın farkındaydım. Nitekim tahmin ettiğim gibi antilopların bir kısmı nehrin karşı kıyısına geçmeye hazırlanıyordu. Ama bu belgesellerden bildiğimiz, bazılarının timsahlara yem olduğu Mara nehri değildi. Yine de sanki o sahne yaşanıyormuşcasına herkes nefesini tutmuş üstü açık araçlarından bu manzarayı izliyordu. Bir yandan da fotoğraf çekmeye çalışıyorlardı.

kenya - kenya-18.jpg kenya - kenya-19.jpg

Ertesi gün sabah ve akşamüstü olmak üzere iki safari de daha yaptık Masai Mara’da. Hemen hemen yine aynı hayvanları farklı yerlerde görme şansımız oldu. Afrika antilobu, zebra, zürafa, aslan, çita, bufalo, fil, çakal, sırtlan, ceylan, impala, geyik, su aygırı, yaban domuzu, maymun, çeşitli kuşlar Masai Mara’da üç gün boyunca gördüğümüz hayvanlar oldu. Leoparı da bir ağacın tepesinde dinlenirken gördük. Yalnız çok iyi kamufle olduğundan, yakından görme ve fotoğrafını çekme imkanımız olmadı. Afrika’nın beş büyüğünden görmediğimiz sadece gergedan kaldı. Kısacası Masai Mara’da çok keyifli üç gün geçirdik. Buradan çok güzel anılarla ayrıldık.

Ertesi gün sabah saat 09.30’da Nairobi’deki tam gün sürecek şehir turumuza başladık. Gerek rehberimiz Salim, gerekse şöförümüz Franco gayet güzel İngilizce konuşuyorlardı. Ayrıca Salim çok iyi Fransızca biliyordu. Daha ilk günden itibaren aramızda çok iyi bir uyum sağlanmıştı. Tabii bu turun devamı için önemliydi. Sonuçta bu insanlarla tam altı gün birlikte zaman geçirecektik.

Kenya’nın başkenti Nairobi bugün itibariyle yaklaşık 3,3 milyon insanın yaşadığı büyük bir şehir. 1899’da kurulmuş olan Nairobi, 1905 yılında Mombasa’nın yerine başkent statüsünü almış. Deniz seviyesinden yüksekliğin 1661 metreye ulaştığı şehirde özellikle sabah ve akşam saatlerinde yoğun bir trafik oluyor. Söylenildiğine göre, şehirde zaman zaman hırsızlık, gasp, şiddet olaylarına rastlanıyormuş. Bu yüzden gece sokaklarda dolaşmanın tehlikeli olduğu ve ülkede bir güvenlik sorununun yaşandığı belirtiliyor.

Nairobi pek güzel bir kent değil. Öyle görkemli yapılar yok. Bazı kolonyal binalar dışında, Parlamento, Belediye Sarayı, Kenyatta Konferans Merkezi, Kenya Üniversitesi, Katedral gibi yapılar var. Biz de şehirde kısa bir panoramik  tur yaparak bunları gördük. Bugünkü gezimizin ana kısmını ise, şehrin biraz dışında kalan üç yer teşkil ediyordu. Bunlar David Sheldrick Wildlife Trust, Langata Giraffe Center ve Karen Blixen’in Müze Evi idi. Bebek fillerin beslenme saatine yetişebilmek için, önce merkezden 40 dakika mesafedeki Filler Yetimhanesi’ne hareket ettik.

*David Sheldrick Wildlife Trust  :

Filler Yetimhanesi olarak bilinen bu merkez, şehir merkezinden yaklaşık 20 km uzaklıkta. Araçla hemen hemen 40 dakika sürüyor. 1977’de Daphne Sheldrick tarafından Tsavo Milli Parkı kaçak avcılarına karşı kocasının yaptığı mücadele anısına kurulmuş. Anne ve babaları ölmüş olan bebek filler toplanarak buraya getirilmiş.

Filler Yetimhane’sinde bakıcılar bebek filleri beslemeye tam saat 11.00’de başlıyor ve bu işlem bir saat sürüyor. Onlara biberonla süt içiriyorlar. Filler beslenme saati geldiğinde büyük bir istekle bakıcılarına doğru koşturmaya başlıyorlar. Küçük filler öylesine şirin ki, özellikle çocuklar onları seyrederken kendilerinden geçiyorlar. Daha sonra bir yetkili İngilizce olarak filleri tek tek tanıtarak, onların buraya getiriliş hikayesini anlatıyor. Her filin ayrı bir hikayesi var.
kenya - kenya-1.jpg kenya - kenya2.jpg*Langata Giraffe Centre  :

“Carnivore” adlı restoranda yediğimiz öğle yemeği ardından, Zürafa Merkezi’ne gittik. Burada yaklaşık bir saat kaldık. Herkes gibi biz de ellerimizdeki yemlerle zürafaları besledik. Bol bol fotoğraf çektik. Eğlenceli ve keyifliydi.
kenya - kenya3.jpg*Karen Blixen’in Müze Evi  :

Turun son bölümünde sırada, “Out of Africa” filminden hatırlayacağımız, Danimarkalı yazar Karen Blixen’in evi vardı. Evin çevresi yemyeşil bir araziyle kaplıydı. Bu civarda zenginlerin villaları yer alıyordu.

Ev ilk kez 1912 yılında bir İsveçli tarafından inşa ettirilmiş. Karen Blixen ise buraya 1917’de yerleşmiş. Aşık olduğu bu bölgede kahve üretmeye başlamış. 1931 yılında ise buradan ayrılmış. Sonrasında ev açık arttırmayla satılmış. Zaman içinde hemen hemen tüm mobilyalarını kaybetmesine rağmen, yapısını ve dekorunu korumayı başarmış. Ardından Danimarka devleti evi satın almış. Sonrasında ise Kenya Milli Müzesi’ne bırakmış. Günümüzde bu ev müze olarak gezilebiliyor.

Bilindiği gibi 1985 yılında çevrilen ve başrollerini Meryl Streep ile Robert Redford’un oynadığı “Out of Africa” adlı film, Karen Blixen’in hayatını konu alıyordu. Kenya’da büyük bir çiftliği olan Karen, çıkar evliliği yaptığı kocası ile gerçek aşkı arasında kalıyordu. Filmde bu evin sadece dışını görmüştük. Çünkü iç kısımdaki sahneler başka bir evde çevrilmişti.
kenya - kenya-4.jpgNairobi’de Yeme – İçme  :

Nairobi’de yemek yemek için tek bir gününüz varsa, bence seçiminizin Carnivore restoran olması gerekir. Bu restoran gerçekten özel bir yer. Et seviyorsanız, bu konuda Kenya’daki en iyisi olduğunu söyleyebilirim. Burada sığır, dana, koyun, tavuk, timsah, devekuşu, ceylan, domuz gibi çeşitli etleri deneyebilirsiniz. Etler kömür ateşinde pişiriliyor ve şişte getirilip masada tabaklarınıza servis ediliyor. Burada menü almak zorundasınız, sistem böyle. Aldığınız menüde karışık etlerin dışında, önden çorba ve sonradan tatlı, kahve ya da çay ikramı da var.

Öğlen menü fiyatı kişi başı 3400 KSH (2017’de 34 USD) idi. Akşam ise bundan biraz daha yüksek bir ücret talep ediliyor. Aslında fiyat biraz yüksek ama hoş bir mekanda yenen lezzetli etleri ve özen gösterilen servisi düşünecek olursak, kesinlikle buna değiyor.

Dünyada en iyi safari Afrika’da yapılmaktadır. Bu kıtada safari yapılabilecek birçok yer olsa da, üç popüler safari bölgesi ön plana çıkar. Bunlardan biri Kenya’daki Masai Mara, diğeri Tanzanya’daki Serengeti ve bir diğeri ise Güney Afrika’daki Kruger Ulusal Parkı.

Gerçek anlamda ilk safarimi 2010 yılında Güney Afrika’daki Kruger’de yapmış ve bundan büyük keyif almıştım. O güne kadar belgesellerden izlediğim ya da hayvanat bahçelerinde gördüğüm birçok hayvanı kendi doğal ortamlarında serbestçe dolaşırken gözlemlemek müthiş bir duyguydu; bundan büyük keyif almıştım. Orada yaşadıklarım beni çok etkilemiş olacak ki, bir kere daha safari yapma isteğini duydum. İşte bunun için Kenya’daki Masai Mara’yı tercih ettim. Burası safari denince ilk akla gelen yerdi. 2017 yılının Eylül ayı başında eşim ve kızımla birlikte Kenya’ya doğru yola çıktım. Yapacağımız turun ana kısmını Masai Mara teşkil ediyordu. Bunun yanı sıra başkent Nairobi’yi gezecek; Naivasha ve Nakuru göllerinde de birer safari yapacaktık.

Türk Hava Yolları ile yaklaşık altı saat süren güzel bir yolculuk sonrası gece saat 02.05’te Nairobi’nin Jomo Kenyatta Uluslararası Havaalanı’nda indik. Havaalanı çıkışında anlaştığım acentenin rehberi Salim ile şöförü Franco bizi karşıladı. Sonrasında kalacağımız Heron Portico adlı otelimize yerleştik. Sabah erkenden Nairobi şehir turuna çıkacağımız için, en azından kalan birkaç saati biraz olsun dinlenerek geçirmemiz gerekiyordu.

Genel Bilgiler  :      

*Yüzölçümü 580.367 km2.
*Nüfusu 48,5 milyon.
*Başkenti Nairobi. 1899 yılında kurulmuş bu kentte yaklaşık 3,3 milyon kişi yaşıyor.
*Mombasa ve Loma diğer önemli şehirleri.
*Nüfusun %82 kadarı Hıristiyan. Bunun %48’lik büyük kısmı Protestan mezhebinden; %24 kadar Katolik ve %10 kadar da diğer mezheplere mensup olanlar var.
Müslümanlar nüfusun %11’lik ikinci büyük dilimini teşkil ediyor. Geri kalanlar ise Hindu, animist ve diğer din mensupları. Ülkede herhangi bir dini çatışma yok.
*Ülkenin resmi dili Swahili. İkinci dil ise İngilizce. Eski İngiliz sömürgesi olduğu için ülkede çok kişi İngilizce konuşuyor.
* Para Birimi Kenya Şilingi (KES). Eylül 2017’de 1 Euro = 124 KES / 1 USD =103 KES idi.
Amerikan Doları en çok talep edilen yabancı para. Ama euro da döviz bürolarında rahatça bozdurulabiliyor. “Forex” adlı döviz bürolarının kuru bankaya göre daha avantajlı. Otellerde para bozdurmaktan kaçının çünkü kuru düşük tutuyorlar.
*Türk vatandaşları için ülkeye girişte vize gerekli. Vizeyi Nairobi havalimanında 50 USD karşılığı alabiliyorsunuz. Bunun için bir vize formu dolduruluyor.

Sarı Humma Aşı Kartı
Sarı Humma Aşı Kartı

*Sarı Humma aşısı zorunlu. Bu nedenle Kenya’ya gitmeden en az 10 gün önce bulunduğunuz ilin Seyahat Sağlık Merkez’inde bu aşıyı yaptırmalısınız. Aşı kartınız mutlaka yanınızda olsun. Havalimanında sizden göstermenizi isteyebilirler.
*Elektrik prizleri üçlü; tıpkı İngiltere’deki gibi. Bu yüzden İngiliz sistemine uygun adaptör bulundurmak gerekir.
*Musluk suyu içilmiyor.
*Türkiye ile saat farkı yok.
*Kenya’da kuru ve yağışlı olmak üzere iki mevsim var. Yağışlı ve tercih edilmeyen mevsim mart-haziran ayları arasındaki dönem. Buna karşın aralık-mart ve temmuz-ekim arasındaki kuru mevsim turizm sezonunun yüksek seyrettiği dönem oluyor.

Kenya’ya Ne Zaman Gidilir   :

Kenya’ya gitmek için en iyi dönem Temmuz –Ekim aralığına denk gelen bir tarihtir. Çünkü bu kuru dönemde hem yağış olasılığı düşüktür; hem de güney yarımkürede bulunulduğu için hava sıcaklığı Kenya için idealdir; yani aşırı sıcak yoktur. Yalnız safari için, Serengeti’den (Tanzanya) Masai Mara’ya doğru gerçekleşen Büyük Göç’ün en yoğun yaşandığı ay Ağustos tercih edilmelidir. Buna çok fazla sayıda hayvanı görebileceğiniz Eylül ayını da ilave edebiliriz. Ekim’den sonra ise Masai Mara’dan Serengeti’ye tersine bir göçe tanıklık edilir.

Kenya’ya Nasıl Gidilir   :

THY’nın İstanbul’dan Kenya’nın başkenti Nairobi’ye her gün direk uçuşu var. Yolculuk 6 saat 15 dakika civarında sürüyor.
Buna alternatif olarak Qatar Airways’ın Doha aktarmalı; ya da Emirates’in Dubai aktarmalı uçuşlarını tercih edebilirsiniz.
Kenya içinde bir şehirden diğerine uçacaksanız, ülkenin hava yolu olan Kenya Airways’i tercih edebilirsiniz.

Havalimanı’ndan Kent Merkezine Ulaşım :

Jomo Kenyatta Uluslararası Havalimanı Nairobi’nin yaklaşık 15 km kadar güney doğusunda kalıyor.  Eğer trafik yoksa taksiyle ya da sizi havalimanında karşılayacak kişinin aracıyla 15 dakika içinde Nairobi’nin merkezine ya da orada kalacağınız otele ulaşabilirsiniz. Gündüz saatlerinde trafiğin durumuna göre bu süre artabilir.

Kenya’ya Gelirken Yanınızda Getirmeniz Gerekenler :

*Sarı Humma Aşı Kartı  (Yellow Fever Certificate)
*Sivrisinek kovucu sprey (Off Max)
*50 faktörlü güneş kremi
*Güneş Gözlüğü
*Şapka
*Rahat giysi ve ayakkabılar
*El Hijyen jeli
*İngiliz sistemi priz için adaptör
*Dürbün
*Fotoğraf Makinası
*Sıtma İlacı

Kenya’nın Tarihi     :

Afrika’nın en eski yerleşim bölgelerinden biri olan Kenya’ya, ilk Arap tüccarlar gelmiş. Daha sonra ülkeye ilk gelen Avrupalılar 1498’de Portekizli gemiciler olmuş.
18.yüzyılda Araplar Kenya’ya tekrar hakim olmuş ve Portekizlileri buradan çıkarmışlar.
Sonrasında bir İngiliz şirketinin Kenya’yı Araplar’dan kiralamasıyla, 19. yüzyıl sonlarında ülke İngiliz sömürgesi haline gelmiş.
1952’de Jomo Kenyatta’nın liderliğinde ülkede İngilizlere karşı bağımsızlık mücadelesi başlamış. İlk yıllarda tutuklanarak 7 yıl hapse mahkum olan Jomo Kenyatta, hapisten çıktıktan sonra mücadelesine devam etmiş.
Nihayet Kenya 12 Aralık 1963’te bağımsızlığını ilan etmiş. Kenyatta’nın öldüğü 1978’e kadar başkanlık sistemi altında, tek devlet başkanı ve tek parti şeklinde rejim devam etmiş.

Kenya’nın Ekonomisi  :

Elverişli iklim koşulları sayesinde kendisine yeten ülkelerden biridir. Ülkenin en büyük gelir kaynağı tarımdan sağlanır. Başlıca tarımsal ürünler arasında çay, kahve, pirinç, buğday, patates, mısır, manyok, şeker kamışı, tropikal meyveler (ananas, mango, muz, papaya gibi..) kavun, karpuz,kavun, armut ve bazı sebzeler sayılabilir. Ayrıca tohumlarından böcek ilacı yapılan pirekapan otunun dünyadaki en büyük üreticisidir.

Kenya büyük bir çiçek üreticisidir. Hollanda başta olmak üzere Avrupa ülkelerine ihracatı var. Nakuru Gölü’ne giderken büyük bir çiçek çiftliği görmüştük.

Başlıca sanayi kolları arasında gıda, kimya, dokuma, deri, plastik, ayakkabı, sigara, metal sanayilerini ve petrol arıtmayı sayabiliriz.

Ülkede otlakların fazla olması sebebiyle büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık gelişmiştir.

Turizm Kenya ekonomisinde önemli bir yer tutar. Özellikle birçok yabancı turist Kenya’ya Masai Mara ve diğer milli parklarda safari yapmak için geliyor. Ayrıca Hint Okyanusu kıyısındaki kum plajları da turistler tarafından ilgi görüyor.

Kenya’da Alışveriş   :

Eğer Kenya’da alışveriş yapmayı düşünüyorsanız, mutlaka pazarlık yapmalısınız. Çünkü bazı satıcılar malın gerçek değerinin çok üstünde fiyat söyleyebiliyorlar. Yalnız pazarlık yapmayı bilmek gerekir. Piyasadaki fiyatlar hakkında biraz bilginiz olursa, ya da alacağınız malın değerini az çok tahmin edebilirseniz bu pazarlıkta işinizi kolaylaştırır.

Kenya’dan Afrika ya da Masai Mara konulu çok güzel resimler alabilirsiniz. Masai Mara’ya giderken Narok’tan sonra mola verdiğimiz yerdeki dükkanda çok hoş resimler vardı. Bunun dışında ahşap ve taştan yapılmış heykelcikler alabileceğiniz diğer hediyelikler arasında.

Kenya’da Yeme –İçme   :

Kenya’da daha çok et ve etle yapılan yemekler tercih ediliyor. Bunun yanı sıra salata ve çiğ sebzelerden çok emin olmadıkça uzak durmakta fayda var. Ananas, mango, papaya, muz gibi tropikal meyveler ülkede çok tüketiliyor.
Konaklayacağınız 4-5 yıldızlı otellerde ve lodgelarda daha çok uluslararası mutfağa özgü yemekleri buluyorsunuz.

error: