Tag

trinidad

Browsing

Cienfuegos adanın orta kesimindeki önemli kentlerden biridir. Nüfusu 150 bin civarında olan kent, derin ve iyi korunmuş bir koyla çevrilmiştir. Kolonyal yapıları, 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başına tarihlenen görkemli sarayları ve birbirini dik açı yaparak kesen sokakları ile hoş ve görülmeye değer bir kenttir. Güneyin incisi ya da güzel bir deniz kenti olarak bilinir.
Cienfuegos’u Küba’nın diğer kentlerinden ayıran bir özelliği de, zengin bir sanayi liman kenti olmasıdır. Çimento fabrikaları, petrol rafinerileri ve petrokimya tesisleriyle gurur duyar Cienfuegos. Ayrıca ülkenin tek nükleer santralı buradadır.
Küba’ya ilk gelişimde, Trinidad’dan Cienfuegos’a şehirler arası yolculukta özellikle turistlerin kullandığı Viazul firmasının otobüsüyle ulaşmıştım. 80 kilometrelik yol yaklaşık 1,5 saat sürmüştü. Yol boyunca çok sayıda mango ağacına ve palmiye ağaçlarına rastlamış ve gayet keyifli bir yolculuk yapmıştım. Hemen hemen bir tam gün geçirdiğim bu kenti umduğumdan daha güzel bulmuştum.  

Cienfuegos’da Gezilecek Yerler  :    

*Palacio del Valle   :

1800’lerin sonunda tüccar Celestino Caceres’in evi olarak yapılan bina, 1912’de düğün hediyesi olarak Aciclio Valle’ye verilmişti. Valle’nin Küba’ya getirdiği Faslı ustalar, konağı zarif çiçekler ve yapraklar, yuvarlak kubbeler ve kemerlerle süslemişler. Saraydaki Bizans ve Arap stilleri, Venedik, gotik ve barok stilleriyle karışmış. Saray günümüzde ücret karşılığı müze olarak gezilebilmektedir. Alt kısmında bir restoran bulunur.

 *Paseo del Prado :

 Cienfuegos’un kolonyal yapılarla çevrili en uzun caddesi. Aynı zamanda kentin ana caddesi. Buradaki bazı kolonyal yapıların iyi durumda olmadığı ve bir restorasyona ihtiyacı olduğu gözüküyor.

*Cienfugos Yatch Club :

31 Ağustos 1920 tarihinde Cienfuegos Yat Kulübü olarak açılmıştır. Bu prestijli spor kulübünün içinde restoran ve bar da bulunmaktadır.

 *Tomas Terry Tiyatrosu :

 1887-1889 yılları arasında yapılan tiyatronun açılışı, 1890’da Verdi’nin ünlü Aida Operası ile gerçekleşmiş. 950 koltuk kapasiteli tiyatro, Matanzas ve Santa Clara tiyatrolarının bir kopyası. Tiyatro İtalyan stilinde inşa edilmiş. Dünyaca ünlü kişiler burada sahne almış. Dış cephesi sade olup, iç kısmı göz alıcıdır.
Tiyatroya adını veren Tomas Terry bir şeker fabrikası sahibiydi. Aynı zamanda bilim ve sanatın da koruyucusu olmuştur. Bu tiyatro inşa edilerek, Tomas Terry’nin vasiyeti ve son arzusu yerine getirilmiştir.

 

 

Trinidad 1988’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiş çok güzel bir kent. Havana, Varadero ve Santiago de Cuba ile birlikte, Küba’nın turistler tarafından en çok ziyaret edilen kentlerinden biri. Benim de her gidişimde ziyaret etmekten büyük keyif aldığım bir kent. Özellikle birbirinden güzel kolonyal yapılarıyla göz kamaştırıyor. Kentte kolonyal döneme ait 200-300 yıllık evler var.  Bunlar pastel renklerle boyanmış tek ya da iki katlı alçak evler. Evlerin dışında, Trinidad 19. yüzyıla tarihlenen kiliseleri, konakları ve sarayları da dikkat çekiyor.

Trinidad’ın parke taşlı dar sokakları labirent gibidir. Bazıları dik açılı dönüşlerle bitirken, diğerleri kıvrılır ya da çatallaşır. Bu da insanın yolları karıştırmasına yol açabilir. İnsan hangisinden geçip, hangisinden geçmediğini çoğu zaman bilemez. Sokakların eskiden korsanları engellemek için böyle tasarlandığı söylenir.

Trinidad’da pansiyonculuk (casas particulares) çok yaygın. Aileler odalarını turistlere kiralıyor. Akşamları onlarla birlikte yemek yiyip, sohbet etme imkanını buluyorsunuz. Böylece gereçek Küba yaşantısını da yakından görmüş oluyorsunuz. Trinidad’a ilk gelişimde ben de eşim ve kızımla birlikte bir Kübalı ailenin evinde kalmıştık. O zaman kızım daha 8 yaşındaydı. İki gün konakladığımız bu ailenin bize gösterdiği misafirperlik, ilgi ve samimiyet bizi fazlasıyla memnun etmişti..

Sonrasında üç kez daha Trinidad’a yolum düşse de, grupla ilgilenmekten o aileyi ziyaret etme fırsatı bulamadım. Eğer ileride ailemle Küba’ya bir kez daha gidersem, yine aynı ailenin evinde kalmak isterim. Böylece bizim için de nostaljik bir buluşma olur.

 Trinidad’a Nasıl Gidilir :

 Şehirler arası ulaşımda Küba’ya gelen turistler genelde “Viazul” adlı firmanın otobüslerini kullanıyorlar. Otobüsler gayet konforlu, temiz ve klimalı. Ben de ailemle yaptığım ilk Küba seyahatinde birçok şehri gezerken bu otobüsleri kullandım. Çok rahat ettik. Yalnız bazen yer bulmak sorun olabiliyor. Bu yüzen biletinizi son dakikaya bırakmamanızı tavsiye ederim. Özellikle de turistlerin fazla olduğu yüksek sezonda orada bulunuyorsanız.
Bir de diğer otobüs firması “Astra” var. Bu da daha çok Kübalılar tarafından kullanılıyor. Viazul’e göre çok daha ekonomik ama daha az konfora sahip ve saatleri pek uygun değil. Ayrıca birkaç gün öncesinden yer ayırmak gerekebiliyor. Çünkü tüm Küba halkı seyahat etmek için bu otobüsleri kullanıyor. Nedeni de trenin oldukça yavaş olması ve pek tercih edilmemesi.

Trinidad’da Gezilecek Yerler :

*Plaza Mayor    :

Trinidad’ın merkezi, kalbi. Bu meydanı Santisima Trinidad Kilisesi ve pastel renklere boyanmış beş konak çevreliyor. Meydanın ortasında dökme demirden parmaklıklarla çevrili palmiye ağaçları var.

*Santisima Trinidad Kilisesi :

Plaza Mayor’daki bu kilise 19. yüzyıl sonunda yapılmaya başlamış, fakat yeterli para bulunamadığı için tamamlanamamış. Çünkü o dönemde şeker kamışı piyasasında kriz varmış. Trinidad ekonomik bakımdan çökmüş, zenginlik kaybolmuş.

*Canterro Sarayı (Sivil Tarih Müzesi) :

Kolonyal döneme ait olan bu göz alıcı saray, 187-1830 yılları arasında inşa edilmiş. 1980 yılından itibaren müze olarak kullanılmaya başlanmış.
Simon Bolivar sokağındaki saray, Cuma hariç her gün saat 9.00-17.00 arası ziyarete açık.

*Iznaga Kulesi  :

Kule adını buradaki şeker kamışı tarlalarının, şeker fabrikasının sahibi, o dönemin en zengin kişilerin biri olan Iznaga’dan alıyor. Iznaga bu kuleyi 19. yüzyılda yaptırmış. Yaptırmasının amacı, idarecilerin buradan yakındaki tarlalarda çalışan köleleri izlemesini sağlamaktı. Buradaki çan da çalışma saatlerini belirliyordu. Fırtınadan dolayı düşmesinden korkulduğu için, çan yerinden çıkartılarak bahçeye konmuş.

Trinidad’da Konaklama :

Trinidad’da iki gece Hostal Casa La Milagrosa’da konakladık. Cespedes Parkı’na 200 metre mesafedeki bu evde çok rahat ettik. Ev sahipleri Milagros y Bury son derece samimi ve sempatikler. Odalar klimalı, yataklar rahattı. Yemekleri de beğendik. Burayı herkese rahatlıkla öneririm.

Trinidad’da Yeme – İçme :

Trinidad’da konaklamada nasıl bir çeşit pansiyonculuk olan aile yanında kalma ön plana çıkıyorsa, yeme-içme konusunda da ailelerin evlerinde işletilen küçük restoranlar yani paladarlar revaçtadır. Paladarlar Fidel Castro tarafından zamanında açılmasına izin verilmiş özel restoranlar olup, aile bireyleri tarafından işletilir. İşte Trinidad’da yemek yeme fırsatı bulduğum Paladar Estella buna en güzel örnektir. Kentin merkezi Plaza Mayor’daki bu paladar sadece akşamları açık. Mekan güzel, porsiyonlar doyurucu ve yemekler lezzetli. Kısacası akşam yemeği için çok iyi bir adres.

 

 

 

 

Küba’ya gelenler gezmeye genelde başkent Havana’dan başlarlar. Batı Hint Adalarının en büyük kenti olan Havana, Küba’nın kuzey kıyısında, dar ağızlı bir limanın batısında yer almaktadır. Amerika Kıtası’nın en eski kentlerinden biri olan Havana, meydanları, güzel parkları, eski kolonyal dönem yapıları, kaleleri, sarayları, kiliseleri, müzeleri, sahil şeridi ve hoş sokaklarıyla son derece çekici ve güzel bir kenttir. Her gelişimde yürüyerek rahatça gezilebilen Eski Havana sokaklarında, meydanlarında dolaşmaktan büyük keyif alırım. Yorulduğumda güzel bir kafeye oturup nefis Küba kahvesinin tadına bakar, ya da biraz serinlemek için bir mojito ya da soğuk bir bira söylerim.

Havana’da gezerken 1950’li yılların kocaman Amerikan arabalarına sıkça rastlarım. Amerikan arabaları bu ülkeye, devrimden yani 1959 yılından önce, Batista yönetimi döneminde girmiştir. O dönemde Küba, ABD’nin en fazla araba ihraç ettiği ülke konumundaydı. Bugün de zamana direnebilen bu arabalar genelde taksi olarak kullanılmaktadır.

Küba - 1A-Kuba.jpg

Son derece misafirperver, samimi, güleryüzlü ve sıcak kanlı insanlar olan Kübalılar ile çok rahat ilişki kurabiliyorsunuz. İnsanların burada gizlisi saklısı yok. Bazen evlerinin kapılarını bile havalansın diye açık bırakabiliyorlar. Bir gün Havana’da dolaşırken, açık kapısından evlerine baktığımı gören bir Kübalı ailenin beni kahve içmeye davet etmesini unutamam. İnsanların bu samimi ve içten davranışı beni etkilemişti.

Havana’yı tam anlamıyla keşfedilmek için, Küba’nın bu güzel başkentinde en az 3 ya da 4 tam gün kalınması gerektiğini düşünüyorum.

*Havalimanından Kent Merkezine Ulaşım  :

José Marti Uluslararası Havalimanı, Havana’nın 17 km güneyinde yer alıyor. Eğer turla gelmemişseniz, buradan şehir merkezindeki otelinize ulaşmanın tek yolu taksi. İki tip taksi var. Biri taksimetreli resmi taksiler. Bunlar son derece güvenli. Otelinizin bulunduğu yere göre ücret değişse de, Eski Havana merkezine kadar ödenen ücret yaklaşık 20 CUC yani 20 USD civarındadır.  Diğeri ise özel taksiler. Bu taksiler riskli olup, ücret pazarlığa bağlıdır.
Bir de şehir içinde bir yerden bir yere ulaşmak için taksiye bindiğinizde, devlete bağlı resmi taksilerde taksicinin taksimetre açmak istemediğine şahit oldum. Çünkü açarsa, kazancının bir kısmını devlete vergi olarak vermek zorunda kalacak.

Havana Tarihi     :

*1519 yılı 16 Kasım günü Havana İspanyol kaşif Diego Velazquez tarafından kuruldu. Kentin kurulduğundaki ismi San Cristobal de Habana idi.
*1555’de  Fransız korsan Jacques de Sores Havana limanına saldırdı ve kenti yağmaladı.
*1607’de Havana, adanın ilk başkenti olan Santiago de Cuba yerine başkent oldu.
*1762-1763 yılları arasında İngilizler Havana’yı işgal ettiler. Sonrasında kendilerine Florida’nın verilmesi karşılığında Havana’yı İspanyollara bıraktılar.
*1809’da İspanyol işgaline karşı bağımsızlık için ilk gösteriler yapıldı.
*1898’de bir Amerikan kruvazörü Maina, Havana limanında esrarlı bir şekilde infilak etti. 266 kişi hayatını kaybetti. Amerika bu olaydan sonra İspanya’ya savaş açtı ve İspanyolları yenilgiye uğratarak adayı ele geçirdi. 1902’de Küba devleti kurulana kadar ada üç yıl boyunca ABD hakimiyetinde kaldı.
*1948-1952 yılları arasında Batista yönetimi döneminde Havana Latin Amerika’nın fuhuş merkeziydi.
*1 Ocak 1959’da Che’nin gerillaları Havana’yı işgal etti ve böyle Küba Devrimi de gerçekleşmiş oldu.

Havana’da Konaklama  :

Havana’da konaklama sorunu yaşamazsınız. Eğer şık, çok iyi bir otelde kalmak istiyorsanız, Vedado semtindeki beş yıldızlı Melia Cohiba Hotel ile Hotel Nacional de Cuba’yı tavsiye ederim. Küba’ya yaptığım turlar sırasında her iki otelde de kaldım ve çok rahat ettim. Bunlardan Melia Cohiba, daha yeni bir otel. 1994’de açılmış olan otel, Malecon adı verilen sahil şeridinin sonunda yer alıyor. Otelin altında da, canlı müzik yapılan Havana Café var.
Eğer fiyatı biraz daha uygun bir otelde konaklamayı düşünürseniz, Eski Havana’da kolonyal bir yapı olan Hotel los Frailes iyi bir seçenek olabilir. Ya da Vedado semtinde, benim de daha önce kaldığım Hotel Vedado’yu tercih edebilirsiniz.

Havana’da otellerin dışında başka konaklama alternatifleri de var. Bunların başında “casas particulares” adı verilen, ev sahibinin bir odasını pansiyon olarak kiraladığı evler var. Bu tip evlerde Havana dışındaki Trinidad, Santa Clara, Santiago de Cuba gibi Küba’nın diğer şehirlerinde kalmış ve çok rahat etmiştim. Kübalıları ve Küba’daki aile ortamını daha yakından tanımak için de bir fırsat olan bu evleri, daha uygun fiyatlı yer arayan gezginlere ve çocuklu ailelere öneririm. Bu tip evlerin çoğunluğu, oteller gibi Vedado semtinde. Bu semtin avantajı disko, bar, kafe gibi gece hayatının olduğu mekanlara yakın olması.

Havana’da Yeme – İçme  :   

Havana’da yemek yiyebileceğiniz çok sayıda restoran var. Ama ben burada öncelikle daha önce yemek yediğim ve memnun kaldığım bazı restoranlardan bahsetmek istiyorum.
Bunların başında Eski Havana’daki La Mina adlı restoranı tavsiye ederim. Tur şirketlerinin de öğle yemekleri için tercih ettiği bu restoran Plaza de Armas’da bulunuyor. Canlı müzik var.
Bir diğeri Eski Havana’daki Empedrado sokağında yer alan Restaurante da İsabel. Yemekleri lezzetli. Özellikle balık ve deniz ürünleri (istakoz, karides). Küba’daki birçok restoranda olduğu gibi burada da canlı müzik vardı.
El İdilio basit görünümlü ama yemeklerin çok lezzetli olduğu bir diğer restoran. Vedado semtindeki bu restoranda Küba mutfağının en lezzetli yemeklerini tadabilirsiniz.
Eğer bir İtalyan restoranında yemek yemek istiyorsanız, Eski Havana’daki La Dominica iyi bir seçenektir.
Cafe del Oriente, yine Eski Havana’daki Plaza de San Francisco’da lezzetli yemek yiyebileceğiniz şık bir restoran.
Devrim öncesi yapılmış bir binada yer alan ve yüksek tavanlı, büyükçe bir salonu olan La Guarida, mönüsü zengin olan, önerebileceğim bir restoran. Et yemekleri ağırlıklı.
Ünlü Amerikalı yazar Ernest Hemingway’in de sıkça gidip yemek yediği ve özellikledaiquiri” içtiği, Eski Havana’da Obispo caddesi sonunda yer alan Floridita bar-restoran tercih edebileceğiniz bir diğer mekan.

Restoranların dışında “paladar” adı verilen, Kübalı ailelerin evlerinin bir bölümünü küçük bir restoran haline getirdiği mekanlar var. Bunlar Fidel Castro açılmasına izin verdiği özel restoranlardır. Aileler tarafından işletilir. Buralarda lezzetli ev yemekleri yiyerek, Kübalılar ile kendi ortamlarında sohbet etme imkanı bulursunuz.
Daha ucuz ve hızlı yemek yemek isteyenler, kafeteryalarda sandviç, hot dog, parça pizza, tavuk ve kızarmış patates, hamburger gibi yiyeceklerle karınlarını doyurabilirler.

Havana’da Eğlence – Gece Hayatı  :

Havana eğlenmek isteyenler için çok sayıda alternatif sunan bir şehirdir. Eğer Paris’teki Lido tarzı show seyredebileceğiniz bir yer arıyorsanız, Tropicana adlı gece kulübü bu konuda en iyisidir. İyi bir yer için önceden rezervasyon yapılması tavsiye edilir. Buna alternatif olarak Hotel Nacional içinde El Parisien var.  Gösteri 22-23.30 arası. Daha sonra her iki mekan da diskoteğe dönüşüyor.
Canlı müzik yapan grupların çok hoş parçalar seslendirdiği ve güzel Kübalı kızlara rastlayacağınız bir mekan arıyorsanız, Central Havana’daki Casa de la Musica ya da Vedado semtindeki Salon Rojo’da keyifli saatler geçirebilirsiniz.
Bunun dışında birçok bar ve kafe var bu güzel şehirde. Bunlardan bir tanesi, Eski Havana’da La Bodeguita del Medio. Aynı zamanda yemek de yiyebileceğiniz bu bar-restorana, Küba’nın ünlü içkisi mojito içmek için uğrayabilirsiniz. Ya da aynı konsepteki El Floridita’da daiquiri içebilirsiniz.
Havana’nın en güzel meydanlarından biri olan Plaza Vieja’daki Cafe Bohemia, hem yemek yiyebileceğiniz, hem de oturup bir şeyler içebileceğiniz hoş bir mekandır.

Havana’da Gezilecek Yerler :

*Eski Havana (Havana Vieja)  :

Liman çevresinde konumlanmış Eski Havana, kolonyal döneme ait tarihi yapılarıyla göz kamaştırır. Burası 1982’de UNECO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Koruma altına alınmış bu semtte, restorasyon çalışmaları devam etmektedir. Bu sokakları dolaşarak buradaki sarayları, kiliseleri, kaleleri, birbirinden güzel evleri keşfedebilirsiniz.

Küba - 1-Kuba.jpg

*Plaza de Armas  :

Havana’nın 16. yüzyılda kurulduğu tarihi merkezi. Havana’nın en eski yerleşimi. İsminden de anlaşılacağı gibi meydan, eski dönemde askerlerin talim yaptığı yermiş. Meydanın ortasındaki büyük bahçede,  ilk Bağımsızlık Savaşı’nı 1868’de başlatan halk kahramanı Carlos Manuel de Cespedes’in  heykeli var.

*Katedral     :

1748’de Cizvitler tarafından yapımına başlanan katedral, sonrasında Cizvitlerin İspanyol hükümeti ile yaşadığı anlaşmazlık sonucu Küba’dan kovulmasının ardından 1777’de Fransiskenler tarafından tamamlanmıştır. Bu barok katedral kentin patronu San Cristobal’e adanmıştır. Latin haç planlı katedralde İtalyan etkisi görülür. Merkezdeki nefte 1898’e kadar Kristof Kolomb’un mezarı yer alıyordu. İspanya işgali sona erdiğinde, kemiklerin bulunduğu mezarı İspanyollar Sevilla Katedrali’ne taşıdılar.

*Katedral Meydanı :

Bu güzel meydanın çevresinde barok dönemin başyapıtı olan zarif katedral, kolonyal döneme ait saraylar bulunuyor. Bunlardan biri, katedralin sağındaki 1730 yılına tarihlenen Palacio del Marques Lombillo. Bir diğer saray, katedralin karşısındaki  Los Condos de Casa Bayona. 1720 tarihli saray günümüzde Kolonyal Sanat Müzesi. Katedralin solunda Los Marqueses de Aguas Claras Evi kalıyor. 1751 yılında inşa edilmiş mahallenin en zarif evlerinden biri. Günümüzde El Patio adlı restoranı barındırıyor.

Küba - 2-Kuba.jpg Küba - 3-Kuba.jpg

Amerikalı yazar Ernest Hemingway’in meşhur ettiği bar-restoran Bodeguita del Medio, meydanın hemen yanındaki sokak içinde yer alıyor.

*Capitolio  :    

1920-1929 yılları arasında inşa edilmiş bu yapı, Washington’daki Beyaz Saray’ın bir kopyası. Devrime kadar burası Parlamento Binası idi. Bugün ise Bilim Akademisi’ni barındırıyor.
İçeriye girip elli basamaklı geniş mermer merdiveni adımlamaya başladığınızda, sağımızda çalışmayı, solumuzda adaleti temsil eden iki heykelle karşılaşırız. Yerler tamamen mermer, tavanlar ise işlemeli maun ağacındandır.

Küba - 4-Kuba.jpg

*Malecon    :

Havana’nın etkileyici kıyı şerididir. 7 kilometre uzunluğundaki Malecon Bulvarı’nda balık tutanlara, gitar çalanlara, öpüşen aşıklara, uyuyanlara, sohbet edenlere, denizi seyrederek Amerika’yı hayal edenlere rastlanır. Akşamları da bu kıyı şeridi Küba halkının buluştuğu yerdir.

*Devrim Meydanı    :

Vedado semtinin güneyinde kalan çok geniş bir meydan. Bir milyon kişiyi alabilecek kapasitede olduğu söyleniyor. 1 Mayıs dahil tüm gösteri ve törenler bu meydanda yapılıyor. Ben de bir kere bu meydanda 1 Mayıs kutlamalarına katılmıştım.
Devrim meydanı kentin modern yapılarıyla kuşatılmış. Bunlardan biri de 109 metre yüksekliğinde, 22 katlı Televizyon Binası. Alt kısmı müze olarak düzenlenmiş bu binanın önünde, milli kahraman José Marti’nin beyaz büyük bir heykeli bulunuyor. Yapımında gri Küba mermeri kullanılmış.
Meydanın sol tarafındaki ilk yapı Milli Kütüphane Binası. Hemen onun ilerisinde ise Savunma Bakanlığı Binası var. Bugünkü Devlet Başkanlığı binası ise heykelin arka tarafında kalıyor. Meydanın diğer tarafını ise bazı bakanlık binaları kuşatıyor. Che’nin Devrim sonrası bakanlık yaptığı eski Sanayi Bakanlığı binası ise günümüzde İçişleri Bakanlığı. Binanın meydana bakan yüzünde yüksekçe bir duvarı tamamen kaplayan Che’nin bildik resmi ferforje ile yapılmış. Eskiden Che’nin bu binada bir çalışma odası bulunurmuş.

Küba - 5-Kuba.jpg

*Devrim Müzesi   :

Eski Başkanlık rezidansı olan bu bina 1920’de açılmış ve 1959 devrimine kadar 22 başkan tarafından kullanılmış. Günümüzde Devrim Müzesi olarak kullanılan bu başkanlık sarayı, her gün 10-17 arası rehber eşliğinde gezilebiliyor. 30’dan fazla salonu barındıran müzeyi gezmek yaklaşık 1 saat 30 dakika kadar sürüyor.
Üç katlı sarayda resepsiyonların yapıldığı Balo Salonu ve diktatör Batista’nın Odası yer alıyor. 13 Mart 1957’de devrimciler Batista’ya burada saldırmışlar. Duvarlarda kurşun delikleri var. Bunlar Bastista tarafından daha sonra kapatıldığı halde, Devrim sonrası Fidel Castro bazılarını yeniden açtırmış. Söylenildiğine göre, Batista ofisteki gizli bir kapıdan kaçarak canını kurtarmış.
Sarayın ikinci katındaki makaleler, dokümanlar, fotoğraflar ve hatırlanması gereken şeylerle Kolonyal dönemden Devrime kadar bir özet sunuluyor. Ayrıca Che ve Camilio Cienfuegos’un balmumu heykelleri bulunuyor.
Benim gezdiğim yıllarda sarayın bazı yerleri oldukça bakımsızdı ve restorasyona ihtiyacı vardı. Bilmiyorum bugüne kadar bu konuda bir şeyler yapıldı mı ?

 

Küba - 6-Kuba.jpg Küba - 7-Kuba.jpg*Morro Kalesi   :  

Morro Kalesi, Havana’nın derin, şişe biçimindeki limanının girişindeki kayalık burnu koruyan kaledir.  Her gün 09.00-20.00 arası açık olan kaleye giriş ücretli.
Morro Kalesi 1589 yılında İtalyan mimar Giovanni Batista Antonelli tarafından inşa edilmiş. Liman girişine hakim olan kale, o dönemde korsan saldırılarından korunmak için yapılmış. Bugün de görkemini koruyan kale 1997’de restore edilmiş.
Morro Kalesi’ne sonradan eklenen deniz feneri kentin simgesi durumundadır.
Morro Kalesi’nin karşısına gelen küçük San Salvador de la Punta Kalesi, Karayip Denizi’nde cirit atan korsanlara karşı o dönemde bir önlem olarak düşünülmüştür.

Küba - 8-Kuba.jpg

*San Carlos de la Cabana Kalesi :

Morro Kalesi’ni güçlendirmek için limanda, onun doğusuna 1774 yılında İspanyollar tarafından San Carlos de la Cabana Kalesi inşa edilmiştir. Limana hakim bu heybetli kale, önce 19. yüzyıldaki Bağımsızlık Savaşı sırasında, daha sonra da Devrim sonrasında hapishane olarak kullanılmıştır.

*Plaza de San Francisco :

Eski Havana’nın en güzel meydanlarından biri. Meydana adını veren 1730 yılında barok stilde kireç taşından yapılmış San Francesco de Asissi Bazilikası. Fransisken tarikatına ait Latin haç planlı bu kilise, 20. yüzyıl sonunda restore edilerek eski görkemine kavuşturulmuş.
Meydanın ortasında aslanlı bir çeşme var. Bu çeşmeyi İtalyan heykeltraş Giuseppe Gaggini yapmış. Granada’daki Elhamra Sarayı’ndaki çeşmeden esinlenerek yapılmış. Endülüs etkisi görülüyor.
Bu meydanı gezdikten sonra, kilisenin yanındaki sokaktan eski kentin bir diğer güzel meydanı Plaza Vieja’ya çıkabilirsiniz.

Küba - 9-Kuba.jpg

*Obispo Caddesi   :

Eski Havana’nın en güzel, canlı ve hareketli caddelerinden biri. Bu cadde üzerinde mağazalar, döviz büroları, kafeler, canlı müzik yapan barlar, kitapçılar, tabloların satıldığı galeriler var.
Ayrıca cadde üzerinde sıralanmış 16-19 yüzyıllar arasına tarihlenen kolonyal yapılar yer alıyor.
Bu cadde üzerinde Ernest Hemingway’in de kaldığı Ambos Mundos Oteli (yazarın kaldığı 511 numaralı oda sonrasında müze haline getirilmiş) ile Hemingway başta olmak üzere zamanında ünlülerin uğrak yeri olmuş El Floridita Bar bulunmaktadır.

Küba - 10-Kuba.jpg

*Atatürk Büstü   :

Küba’ya ilk gelişimde Eski Havana’da Atatürk’ün büstüne tesadüfen rastlamak benim için sürpriz olmuştu. Açıkçası Atatürk’e verilen değeri Küba’da görmek, benim için gurur vericiydi. Bu aynı zamanda Türk-Küba dostluğunun bir ifadesiydi. Sonrasında Küba’ya her tur getirdiğimde, grubumdaki misafirleri buraya getirerek ben onlara sürpriz yaptım.

Küba - 11-Kuba.jpg

*Diğer Görülmesi Gereken Yerler :

Yukarıda belirttiğim yerlerin dışında, Havana’da bulunduğunuz süre içinde Eski Havana dışındaki Vedado ve Miramar semtlerini gezebilirsiniz. Zamanınız ölçüsünde Havana Üniversitesi, Cristobal Colon Mezarlığı, Havana Club Romu Müzesi, Aldama Sarayı, Büyük Tiyatro, Palacio de los Capitanes Generales, Merkez Parkı (Parque Central)  José Marti’nin Evi, Merced Kilisesini ziyaret edebilirsiniz.
Ayrıca Capitolio’nun arkasında Havana’nın en eski tütün fabrikalarından biri olan Partagas Sigara Fabrikası rehber eşliğinde ücretli gezilebiliyor. Gezi süresi yaklaşık 45 dakika.
Eski Havana’nın en güzel sokaklarından biri olan Oficios sokağına girip, bu sokaktaki restore edilmiş güzel evleri, avlulu restoranları görebilirsiniz. Bu sokakta bazı müzeler de yer almaktadır.
Havana’nın 14 kilometre güney doğusunda San Francisco de Paula semtindeki Ernest Hemingway’in evini ziyaret edebilirsiniz. Buraya ulaşmak için taksiye binmeniz gerekiyor.

Bugüne kadar Küba’ya 2009-2012 yılları arasında tam beş kez gitme fırsatı buldum. Bu seyahatlerden ilki benim için Küba’yı keşfetme gezisi oldu. Eşim ve kızımla birlikte on iki gün boyunca adanın bir ucundan diğerine gezdik. Daha sonraki gidişlerimde ise acentelerin organize ettiği turlarda rehberlik ve tur liderliği yaptım. Hatta birinde 1 Mayıs kutlamalarında burada bulunmanın heyecanı ve çoşkusunu yaşadım. Ama yine de Küba’ya doyamadım. Şimdi bana bir kez daha Küba’ya gitmek ister misin diye sorsanız, cevabım kesinlikle evet olur. Özellikle insanlarını çok sevdiğim bu ülkede kendimi hep evimdeymişim gibi hissettim. Bu ülke beni bir mıknatıs gibi hep kendine çekti. Hatta şimdi bile çekmeye devam ediyor. Niyetim önümüzdeki bir iki yıl içinde Küba’ya bir kez daha gidebilmek. Gitmişken ona pek de uzak olmayan, merak ettiğim bir diğer tropikal ada Jamaika’yı da gezmek. Umarım bu hayalimi de gerçekleştiririm.

Küba’daki gezilerime hep başkent Havana’dan başladım. Trinidad, Pınar del Rio, Varadero birkaç kez gitme fırsatı bulduğum şehirlerdi. Adanın diğer ucunda bulunan Küba’nın ikinci büyük kenti Santiago de Cuba ile Cienfuegos, Camaguey ve Che’nin anıtsal mezarının bulunduğu Santa Clara’ya da ikişer kez gittim. Tüm bu gidişlerim zaman içerisinde bana Küba’yı, insanlarını ve onların yaşantılarını daha iyi tanımama, anlamama yol açtı.

Genel Bilgiler  :

*Karayipler’deki en büyük tropikal ada olan Küba, Florida’ya sadece 180 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Kuzey ile Güney Amerika arasındaki konumu nedeniyle  “Körfezin Anahtarı” olarak biliniyor.
*Küba esas itibariyle düz bir ülke; geniş ve verimli ovalarla kaplı. Ülkede sadece birkaç küçük sıradağ mevcut.
*Ülkenin resmi adı Sosyalist Küba Cumhuriyeti
*Yüzölçümü 110.860 km2 (Türkiye’nin 1/7si)
*Nüfusu 12 milyon civarında. Genç bir nüfusa sahip.
*Başkent Havana
*Santiago de Cuba, Varadero, Trinidad, Santa Clara, Camaguey, Cienfuegos, Pınar del Rio,  Bayamo, Baracoa diğer önemli şehirleri arasında.
*Eski bir İspanyol sömürgesi olan Küba’da İspanyolca konuşuluyor.
*Hıristiyan nüfusun çoğunluğu Katolik mezhebinden (%85 kadar) , Protestanlar azınlıkta. Ama Fidel Castro’nun liderliğindeki sosyalist rejimle birlikte dine verilen önem oldukça azalmış durumda.
*Küba halkı yüksek derecede ırksal karışıma sahip. Nüfusun hemen hemen yarısını Melezler (Mulattolar) oluşturuyor. Diğerlerini ise sırasıyla Beyazlar, Afrika kökenli Siyahlar ve çok azını da (çoğunluğu Çinliler) Asyalılar meydana getiriyor.
*Küba’daki siyasi rejim Sosyalist Cumhuriyet. Küba’da siyasi hayat ve siyasi kurumlar 1976 Anayasası ile düzenlenmiş. En üst organ olan Parlamento halk tarafından 5 senede bir seçiliyor. Tek parti olan Küba Komünist Partisi Birinci Sekreteri Fidel Castro’nun kardeşi Raul Castro’dur. Bilindiği gibi Fidel Castro 2016’da ölmüştü. Raul Castro’nun görevi bırakmasının ardından, 2018’de Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel olmuştur.
*Türkiye Küba’dan 8 saat ilerde.
*Bordo pasaporta sahip olanlar Küba’ya girebilmek için vize almak zorundalar. Ankara’daki Küba Büyükelçiliği’nden 30 günlük tek giriş-çıkışlı vizeyi kolayca birkaç gün içinde alabiliyorsunuz. Bunun için Schengen vizesi gibi fazla bir evrağa da gerek yok.
*Çeşme suyu içilse de, tadı oldukça kötü. Bu yüzden kapalı şişe su kullanın. İki tip su var:Agua con gaz (gazlı su), agua natural (normal, bildiğimiz su).
*Küba son derece güvenli bir ülke. Bugüne kadar ki gidişlerim sırasında en ufak bir olumsuzluğa rastlamadım. Ama yine de özellikle akşam saatlerinde üzerinizde fazla para, kredi kartı taşımamanızı öneririm.
*Tropikal bir iklime sahip. İki dönem var; kuru dönem, yağmurlu dönem. Mayıs-Kasım ayları arası yağmurlu dönem. Sıcaklık ta bu aylarda giderek artıyor; özellikle de Temmuz ve Ağustos da. Aralık-Nisan ayları arası ise kuru dönem. Bu ayları Küba’yı ziyaret etmek için ideal. Bu arada adanın doğusunun batısına oranla daha sıcak olduğunu söyleyebilirim.

*Küba’ya Ne Zaman Gidilir  :

Küba’ya gitmek için en uygun dönem Aralık-Nisan ayları arasındaki dönemdir. Hem yağmur ihtimalinin çok az olduğu ve hem de havanın aşırı sıcak ve nemli olmadığı bu dönem Küba’da yüksek sezon olarak kabul edilir. Turistlerin yoğun olarak Küba’yı ziyaret ettiği bu aylarda, otellerde doluluk oranı yüksektir. Bu nedenle çok önceden rezervasyon yaptırmak gerekir.
Mayıs ayından itibaren sıcaklık yükselmeye başlar. Temmuz ve Ağustos ayları hem çok sıcak, hem de yağışlı olduğundan önerilmez. Ekim de ise fırtına olma ihtimali bir hayli fazladır.

Küba’ya Nasıl Gidilir  :

Küba’ya giden birçok havayolu şirketi var. Ben bugüne kadar bir gidişim hariç, Air France ile uçtum. İstanbul’dan Paris aktarmalı olarak uçan Air France’dan hep memnun kaldım. Hemen hemen 10 saat süren uçuş sonrası akşamüstü saatlerinde Havana’nın Jose Marti Uluslararası Havalimanına iniyorsunuz. Havalimanı Havana’nın yaklaşık 17 km kadar güneyinde. Buna alterrnatif olarak KLM’in Amsterdam aktarmalı uçuşlarına bakabilirsiniz.

Küba’da Şehir İçi Ulaşım Araçları :

Küba’da şehir içinde bir yerden bir yere ulaşmak için birçok ulaşım aracından yararlanabilirsiniz. Bunlardan kısaca bahsedelim.
*Bicitaxi : Şöförün pedal çevirdiği bisiklet taksi kentteki kısa mesafeler uygundur. Ücreti diğer ulaşım araçlarına göre düşüktür. Örneğin Eski Havana’dan Vedado semtine yaklaşık 25-30 dakikalık bir sürede gidebilirsiniz.
*Cocotaxi : Bicitaxinin motorlusu olup, kabinli sarı renktedir. Orta uzunluktaki mesafeler için uygundur. Üstü kapalı arka bölümde iki kişi oturabilmektedir.

*Resmi Taksi : Kentteki uzun mesafeler için taksi gerekmektedir. Resmi taksilerin hepsinde taksimetre mevcuttur. Klimalı, iyi durumda olan ve güvenilir taksilerdir. Panataxi- Turistaxi-Taxi OK gibi üç ayrı şirkete bağlı taksi vardır.
*Özel Taksi : Bunlar izinsiz taksicilik yapan kişilerin özel araçlarıdır. Taksimetreleri yoktur. Genelde resmi taksilerden daha fazla para isterler. Bu yüzden pazarlık yapmanız gerekir.
*Amerikan Arabaları : 1950’li yıllardan kalma Amerikan arabalarına Küba’da her yerde rastlanır. Devrim öncesinde zenginlere ait olan bu arabaları günümüzde kiralayıp Havana’da gezebilirsiniz.

*Camello : Camello yani deve diye adlandırılan, eski TIR’lardan bozma bu otobüslere ilk kez Santiago de Cuba kentinde rastlamıştım. Kübalılar otobüsü tıka basa doldurmuştu. Söylendiğine göre 200 kişi taşıyabiliyorlarmış. Hatta genelde kapasitelerinin üstünde bile yolcu aldıkları söyleniyor.

Küba’da Para Bozdurma :

Küba’da iki para birimi geçerli. Biri Kübalıların kullandığı Küba Pesosu (CUP). Diğeri ise turistlerin kullandığı Konvertible Küba Pesosu (CUC). 2019’da 1 USD = 1 CUC   ve  1 Euro = 1,145 CUC değerlerine sahipti.

Yanınızda götürdüğünüz dolar ya da euronuzu CADECA adı verilen resmi döviz bürolarında,  bankalarda, havalimanında ya da Havana Libre, Nacional Hotel gibi beş yıldızlı otellerde bozdurabilirsiniz. Cadecalara birçok yerde rastlanıyor. Örneğin Eski Havana’daki Obispo caddesinde iyi kur veren bir cadeca var. Ayrıca banka olarak ta, Eski Havana’daki Banco de Credito y Commercio ile Miramar’daki Banco Metropolitan’ı önerebilirim. Para bozdururken %10 komisyon ödüyorsunuz.

Küba İle İlgili Tespitler :
 *Samimi, sıcak, neşeli, konuşkan, güler yüzlü, saygılı, misafirperver, onurlu insanlar.
*Giyimlerine dikkat ediyorlar. Oldukça temiz insanlar.
*Fotoğraflarının çekilmesinden hoşlanıyorlar. Bu yüzden fotoğraflarını çekerken bir sorun yaşamıyorsunuz. Yalnız bazılarının bundan para beklentisi olduğunu söyleyebilirim.
*Son derece kültürlü insanlar. Latin Amerika ülkeleri içinde en eğitimli uluslardan biri. Okur-yazarlık oranı ise günümüzde neredeyse yüzde yüze ulaşmış durumda.
*Eğitim hizmetleri gibi sağlık hizmetleri de herkese ücretsiz olarak sunuluyor. Bu Küba sosyalizminin bir başarısı. Devrim sonrası Küba sağlık alanında büyük ilerleme kaydetmiş. Hastanelerin, eğitimli ve başarılı doktorların sayısı hızla artmış. Sağlık hizmetleri o kadar gelişmiş ki, başka ülkelerden tedavi olmak için Küba’ya gelen insanlar var. Bunlardan biri de ünlü futbolcu Maradona’ydı. Futbolu bıraktıktan sonra kalbinden geçirdiği rahatsızlık dolayısıyla Küba’da iki yıl tedavi görmüştü.
*Kübalıların hayatında müzik ve dansın önemli bir yeri var. Gündüz olsun, akşam olsun özellikle başkent Havana’nın sokaklarından müzik eksik olmuyor. En küçük yerleşimlerde bile dans kulüpleri var.  Burası salsa, rumba, mambo ve çaçaçanın doğduğu yer.
*Genç bir nüfusa sahip olan bu ülkede çocuklara çok önem veriliyor. Küba’da doğan her çocuk doğduğu andan itibaren devletin gözetimi altında oluyor. Eğitim, sağlık harcamaları üniversiteyi bitirene kadar devlet tarafından karşılanıyor. Son derece bakımlılar ve giysileri tertemiz.

Küba - kuba-A.jpg

Küba Tarihine Damga Vurmuş Kişiler :

Her ülkede olduğu gibi Küba’da da adını altın harflerle bu ülke tarihine yazdırmış çok önemli kişiler vardır. Bunlardan kısaca bahsetmek isterim.

*Fidel Castro  : Bugün hayatta olmayan Kübalıların büyük lideri FidelBatista rejimine karşı savaş başlatan ve 1 Ocak 1959 tarihinde de Küba Devrimini gerçekleştiren kişidir.
*Ernesto Guavara(Che) : Arjantinli burjuva bir ailenin oğlu olan Ernesto, Fidel’in cesur yoldaşıdır. Kendisine yoldaş anlamına gelen “Che” diye hitap edilir. Devrime büyük katkısı olan bu efsanevi gerilla, 1967’de Bolivya’da pusuya düşürüldükten sonra kurşuna dizilerek öldürülmüştür. Sadece Kübalıların değil, dünyada hayranlık duyulan bir kişiliktir.
*Jose Martin  :1853-1895 yılları arasında yaşamış olan José Martin, tüm Kübalılar için tarihi bir kişiliktir. Reform hareketinin öncüsüdür. Hayatının en önemli yanlarından biri İspanyollara karşı 1895’te Bağımsızlık Savaşı’nı yönetmesi olmuştur. Küba’nın bu milli kahramanı, İspanyollara karşı savaşta, daha silahını bile çekemeden ensesinden aldığı bir kurşunla vurularak can vermiştir.
*Carlos Manuel de Cespedes : 1868’de İspanyollara karşı girişilen ilk bağımsızlık Savaşı’nın kahramanıdır. Kübalılar tarafından çok sevilen Cespedes, köleleri serbest bırakarak köleliğe karşı mücadele vermiştir.
*Camilo Cienfuegos : Fidel ve Che’nin ardından, Küba’nın en ünlü devrimcisidir. Fidel ve Che ile birlikte Batista yönetimine karşı mücadele vermiştir.

*Küba’nın Ekonomisi  :

Yıllarca Amerikan ambargosunun zorluklarını yaşamış olan Küba, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ise ekonomik bakımdan büyük sıkıntı yaşamış. Ekonomisi nikel, tütün, şeker gibi belli sayıda malların ihracatına bağlı kalmış. Daha sonraki yıllarda ise turizm ülke ekonomisi için öncelikli hale gelmiş. Bugün de turizm ülke ekonomisinde önemli bir yere sahip. Küba her zaman turistlerin ilgisini çeken bir ülke olmaya devam ediyor. Turistler içinde Kanadalılar başı çekiyor. Onları Ruslar, Almanlar, İtalyanlar izliyor. Türkler de son yıllarda Küba’ya büyük ilgi duyuyorlar.

Küba son derece bereketli topraklara sahip bir ülke. Küba’nın yetiştirdiği başlıca tarım ürünleri arasında tütün, şeker kamışı, kahve, pirinç, fasulye, kakao, patates, narenciye sayılabilir. Ayrıca muz, mango, papaya, ananas, Hindistan cevizi gibi tropikal meyveler bolca üretilmektedir. Balık ve deniz ürünleri de, Küba’nın başta gelen ihracat kalemleri arasındadır.

Gelişmiş sanayi dalları arasında şeker, ilaç, çimento, dokuma, konserve bulunmaktadır. Nikel üretiminde dünyada önemli bir yere sahiptir. Petrol çok az çıkmaktadır. Bu yüzden ihtiyacının önemli bir kısmını Venezüela’dan ithal etmektedir.

Küba ekonomisi geçmiş yıllarda Amerikan ambargosunun zorluklarını yaşamıştır. Sonrasında Sovyetler Birliği ve ona bağlı ülkelerin desteğinden faydalanmıştır. Ama 1990’da Sovyetler Birliği’nin dağılması ardından, büyük ekonomik sıkıntılar ve yokluklarla boğuşan Küba’nın ekonomisine günümüzde en büyük katkıyı turizm yapmaktadır. Ayrıca Küba dünyanın en büyük tütün üreticilerinden biri olup, yurt dışına önemli miktarda puro ihraç etmektedir. Bilindiği gibi Küba puroları dünyaca meşhurdur. Bunun dışında dünyanın en büyük şeker üreticilerinden biridir.

*Küba’da Alışveriş  :

 Küba’dan alınacak şeylerin başında puro gelir. Küba puroları dünyanın en iyisidir. En iyi puro markası Cohiba Madero 5. Diğer markalar arasında Montecristo, Romeo Julietteve Fuente var.
Küba deyince akla gelen ilk içki, ülkenin milli içkisi olan romdur. İlk Küba romu Havana Club. 1898’de yaratıldığında, Havana’daki bir gece kulübünden adını almıştır. Bunun Anejo 7 yıllık olanını tercih edin.
Ahşap heykeller, anahtarlıklar, tişörtler, el örgüsü masa örtüleri, biblolar, dantel bluzlar, Küba müzikleri üzerine CD’ler, tablolar, magnetler, Küba’dan alınabilecek hediyelik eşyalar arasındadır.
Ülke para birimi olan bir peso (CUC) resmi kurda bir dolara eşit olduğundan, Küba turistler için hiç de ucuz bir ülke değildir. Ayrıca Küba pek de pazarlık yapılan bir ülke değildir. Yalnız bazı hediyelik eşya satan dükkanlarda fiyatları şişirdikleri oluyor. Bu yüzden pazarlık yapmayı deneyebilirsiniz.

Küba’da Yeme – İçme  :

Öncelikle bugüne kadar çok sayıda ülkede yemek yemiş biri olarak, Küba mutfağının çok çeşitli yemeklerden oluşan zengin bir mutfağa sahip olduğunu söyleyemem. Bu konuda büyük bir beklenti içinde olmayın. Ama buna karşın ülkede lezzetli yemek yiyebileceğiniz restoranlar mevcut. Ayrıca şık restoranlarda fiyatlar da Avrupa ülkelerini aratmayacak düzeyde.

Kübalıların başlıca yemeği tavuktur. Tavuk dışında domuz eti de çok yenir. Ana yemek çoğu zaman yanında pilav ya da kızarmış patates ile servis edilir. Sebze çoğu zaman yoktur.
Bir ada ülkesi olan Küba’da balık ve deniz ürünleri de bolca tüketilir. Deniz ürünlerinin başında istakoz gelir. Bu nedenle buraya kadar gelmişken, eğer seviyorsanız istakozun tadına bakmalısınız.
Bunların dışında siyah fasulye, mısır, patates, tropikal meyveler çok tüketilen gıdalardır. Tropikal meyvelerin başında muz gelir. Kızarmış muz bir sebze olarak da menülerde yer alır.
Şık restoranlarda fiyata %10 servis ücreti ilave edilir. Bazı restoranlarda ödemelerinizi dolar ya da euro ile ya da kredi kartı ile yapabilirsiniz.
Uygun fiyata ve hızlı bir şekilde yemek yemek isteyenler için, fast food türü yiyecekler, parça pizza, sandviç, tavuk ile kızarmış patates bulabileceğiniz mekanlar da var.
Restoranlarda en çok içilen içkilerin başında bira gelir. En çok içilen biraların başında Bucanero gelir. Daha hafif olup, çok tercih edilen bir diğer bira ise Cristaldir. Restoranlarda ve barlarda en çok bu ikisi bulunur. Ayrıca Hatuey, Mayabe gibi başka markalar, Carlberg gibi ithal biralar da var.
Küba içki yönünden zengin bir ülkedir. Sıcak ve nemli bir iklime sahip bu ülkede, insanın içini serinleten ve içimi son derece hoş olan Mojito çok tercih edilir. Rom buz, şeker, limon suyu ve taze nane yapraklarıyla hazırlanan bu içkiyi, Amerikalı romancı Ernest Hemingway başta olmak üzere, ünlülerin de uğrak yeri olmuş Havana’daki La Bodeguita del Medio adlı barda denemenizi öneririm.
Küba’da popüler olan bir diğer içki Pina Colada. İçine rom, Hindistan cevizi yağı, ananas suyu ve buz konarak hazırlanan içimi hoş bir kokteyl. Küba’da deneyebileceğiniz bir diğer içki ise Cuba Libre. Rom, cola, limon suyu ve buz konarak hazırlanıyor.
Küba kahvesinin tadı güzeldir. İtalyan kahveleri gibi serttir. Küçük fincanda servis edilir.

Eğer dondurma yemek isterseniz, Vedado semtinin 23.caddesi diye bilinen La Rampa üzerindeki Coppelia, önünde uzun kuyruklar olan kentteki tek dondurmacıdır.

error: