Japonya birçok kişinin hayallerini süsleyen bir ülke. Bunlardan biri de benim yakın bir arkadaşım. Bir gün oturup konuştuk ve iki aile birlikte Japonya’ya gitmeye karar verdik. Ben de o güne kadar birçok Asya ülkesini ziyaret etmiş ama Japonya’ya bir türlü gidememiştim. Uzun zamandır merak ettiğim ve çok görmek istediğim bir ülkeydi. Yalnız oraya kadar gitmişken sadece Japonya’yı gezip dönmek olmazdı. Bu yüzden gezi programına onun yakın komşusu Güney Kore’yi de dahil ettik. Böylece iki ülkeyi arka arkaya ziyaret edecektik. Toplam 16 gün sürecek olan seyahatimizin sadece dört gününü Güney Kore’ye ayıra bilmiştik. Çünkü bizim için öncelikli olan Uzakdoğu’nun teknoloji devi Japonya idi.

Aslında Japonya’ya gitmeyi düşündüğümüz tarih kiraz çiçeklerinin açtığı Sakura dönemiydi. Her yıl Japonya’nın çeşitli kentlerinde Sakura Zensen ikişer haftalık festivallerle kutlanıyordu. Bu da hemen hemen Mart ayının son haftasından başlayıp Mayıs ayı başına kadar olan dönemi kapsıyordu. Fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla, baharı müjdeleyen kiraz çiçekleriyle harika görüntüler ortaya çıkıyordu. Tabii ki baharın o güzelliğini yansıtan bu festivali orada yaşamak isterdim. Fakat kızımın okulu nedeniyle gidiş tarihimizi haziranın son haftasına çekmek zorunda kaldık. Yalnız ilerde bir kere daha Japonya’ya gitme fırsatı bulursam, bu sefer kesinlikle Sakura dönemini tercih ederim.

Seyahatimize önce Güney Kore’den start verdik. Orada dört keyifli gün geçirdikten sonra, Seul’den uçakla Japonya’nın başkenti Tokyo’ya geçtik. Japonya’da dolu dolu geçireceğimiz 11günümüz vardı. Önce Tokyo’yu, ardından da sırasıyla Nikko, Kyoto, Nara, Osaka ve Hiroşima gibi belli başlı kentleri ziyaret edecektik. Sanıyorum ki burada yaşayacaklarımız bize bu güzel ve ilginç ülke hakkında iyi bir fikir verecekti.

Genel Bilgiler   :

*Japonya binlerce irili ufaklı adanın oluşturduğu bir ülke. Asya’nın doğusunda, Pasifik Okyanusu üzerinde, boylu boyunca bir hilal biçiminde uzanıyor. Doğusunda Pasifik Okyanusu, batısında Japon Denizi var. Ülke topraklarının %95’ini kuzeyden güneye doğru sıralanan dört ana ada oluşturuyor : Hokkaido (79 bin km2) – Honshu (227 bin km2) – Shikoku (18 bin km2) ve Kyushu (36 bin km2).
*Ülkenin üçte ikisi dağlık. En yükseği 3778 metre olan Fuji Dağı. Japonya’nın sembolü kabul edilen ve halen aktif olan volkanik bir dağ. Zaten ülkede 270 tane volkan yer alıyor. Bunlardan 190 tanesi sönmüş volkan. Sonuçta burası en fazla depremin yaşandığı ülkelerin başında geliyor. Ülkenin sadece 1/5’i yaşanabilir durumda.
*Yüzölçümü 378 bin km2. Hemen hemen Türkiye’nin yarısı kadar bir alana sahip.
*128 milyon civarındaki nüfusuyla dünyanın 9.uncu büyük nüfusuna sahip ülke. Bu nüfusun içinde 1,2 milyon kadar yabancı da var. Bunların çoğu Amerikalı, Tayvanlı, Çinli, İngiliz ve Kanadalı.
*Başkent Tokyo.
*Resmi dili Japonca. Dünyada en çok konuşulan 7.inci dil.
İngilizce ise Japonca’nın ardından ülkede en çok konuşulan dil. Ama Japonlar dil konusunda pek yetenekli değiller. Genelde İngilizce’yi çok iyi konuşamıyorlar.
*Japonya’da 3 dini inanış vardır. Şintoizm, Budizm ve Hıristiyanlık. Dünyanın en eski dinlerinden biri olan Şinto, 1870-1940 yılları arasında Japonların milli diniymiş. 1940’dan sonra resmi din olma özelliğini kaybetmiş. Şu anda Japonya’da resmi din diye bir şey yok. Okullarda dini eğitim yasak. Günümüzde az sayıda Japon tamamen Şinto dinine bağlı. Budizm ise Japonya’daki ikinci önemli din konumunda. Bir de Hıristiyan nüfus var. Bunlardan 600 bin kadarı Protestan ve yaklaşık 400 bini de Katolik.
*Para Birimi Japon Yeni (JPY)
2016’da 1 Euro = 117,5 JPY ve 1 USD = 104 JPY idi.
2019’da 1 Euro = 126 JPY    ve 1 USD = 109 JPY
*Japonya’da yönetim şekli Anayasal Monarşi. İngiltere’de nasıl kraliçe varsa, burada imparator var. 1989’dan beri İmparator Akihito, Japon halkının birliği ve devletin sembolü. Yönetim yetkisi yok. Siyasi rejim Parlamenter Demokrasi. Temsilciler Meclisi ve Senoto’dan oluşan bir Parlamento ile ülkeyi yöneten başkakanın önderliğinde bir bakanlar kurulu var.
*Nippon, Japonların ülkelerine taktıkları isim. “Güneşin doğduğu yer” anlamına geliyor.
*Japonya Türkiye’den + 6 saat ilerde.
*Türk vatandaşları 3 ay süreyle vizeden muaftır.
*Çeşme suyu içiliyor. Ayrıca şehrin birçok yerinde tren istasyonları dahil kapalı şişe su alabileceğiniz otomatik makineler var. Suya ihtiyaç duyacağınız sıcak yaz günlerinde bu büyük kolaylık sağlıyor.
*Çok güvenli bir ülke. Suç oranı diğer ülkelere göre çok düşük.

Japonya’ya Ne Zaman Gidilir  :

Japonya’yı ziyaret için en ideal aylar Nisan ve Mayıs’tır. Bu aynı zamanda kiraz çiçeklerinin açtığı muhteşem görüntüler sunan Sakura dönemine denk gelir. Yaprakların renk değiştirdiği Eylül sonu ile Ekim ayı da Japonya’nın güzelliğine doyum olmaz.

Yazın ise sıcak ve nemli bir hava söz konusu olduğundan, Japonya’yı ziyaret etmek için aslında pek uygun değildir. Özellikle başkent Tokyo’da nem oranının çok yüksek olması, çoğu zaman gezmeyi zorlaştırır. Biz kızımın okulu nedeniyle Haziran-Temmuz döneminde Japonya’ya gittik. Bazen aşırı sıcak ve nemden rahatsızlık duysak da, yine de keyifli bir gezi yaptığımızı söyleyebilirim. Kışlar ise Japonya’nın çoğu yerinde, özellikle de kuzey kısmında soğuk geçtiğinden tercih edilmeyen bir dönemdir.

Japonya’ya Nasıl Gidilir   :

İstanbul’dan Tokyo’ya birçok havayolu şirketi uçuyor. Bunlardan Nippon Airways ve Turkish Airlines’ın direkt seferleri var. Buna karşın aktarmalı olarak uçan havayolları da var. Bunlar içinde en uygunu Doha aktarmalı uçan Qatar Airways’in seferleri. Bunun yanı sıra Dubai aktarmalı Emirates, Singapur aktarmalı Singapore Airlines, yine Almanya aktarmalı olan Lufthansa tercih edilebilir.

Eğer Japonya ile birlikte Kore’yi de ziyaret edecekseniz, Korean Air (Kore Havayolları) fiyat bakımından birçok havayolu içinde en uygun olanların başında gelir. Bizim yaptığımız gibi Korean Air ile İstanbul’dan Seul’e, oradan da Tokyo ya da Osaka’ya uçabilirsiniz. Dönüşü yine Seul üzerinden yaparsınız. Korean Air’in İstanbul’da satış ofisi bulunmaktadır.

Tokyo’da iki havalimanı var. Tokyo’nun 22 km kadar güneyde yer alan eski havalimanı Haneda günümüzde daha çok iç hatlarda kullanılırken, uluslararası uçuşların çoğu Narita hava limanından gerçekleşiyor.

Japonya’da Ulaşım   :

Japonya’da ulaşım ve kamu taşımacılığı sistemi mükemmel işler. Japonya içinde seyahat etmenin en ekonomik ve pratik yolu treni kullanmaktır. Japonya dünyanın en gelişmiş demiryolu ağına sahiptir. Trenler hem tam saatinde kalkar, hem de çok hızlıdır. İstediğiniz yere en hızlı bir biçimde ulaşırsınız. Bu yüzden Japonlar özellikle büyük kentler arasındaki ulaşımda, yollar çok kalabalık olduğundan kendi arabalarıyla gitmek yerine, trene binmeyi tercih ederler. Japonların mermiye benzettiği için “the bullet” diye adlandırdığı “Shinkansen” olarak bilinen tren saatte 320 kilometre hızla gitmektedir. Hızlı olmasının yanı sıra çok konforlu ve güvenlidir.

Japonya - japonya.A.jpg

Japonya’daki seyahatimiz sırasında kentler arasında gidip gelirken çoğu zaman Shinkansen adlı hızlı treni kullandık. Trenin hızı müthişti. Bundan önce en hızlı trenlere (TGV) Fransa’da binmiştim. Ama bunun hızının onu da geçtiğini söyleyebilirim. Giderken geçtiğimiz yerleri görmüyorduk bile.

Japonya - tren-pass1.jpg

Japonya’da tren bilet fiyatları oldukça yüksek. Daha ekonomik bir ücret ödeyerek Shinkansenleri (Nozomi ve Mizuho hariç) kullanabilmeniz için, Japonya’ya gitmeden önce İstanbul’daki H.I.S. firmasıyla iletişime geçip, JR Pass (Japan Rail Pass) için gerekli ödemeyi yapmanız ve Japonya’ya ayak bastığınızda ödeme yaptığınız belgeyi havalimanındaki “JR Pass Midoriguchi” ofisine verip, JR Passlarınızı alarak kullanıma açtırmanız gerekmektedir. Bunu yaparken JR Pass’ın geçerli olacağı ilk gün ile son günü yani bir haftalık süreyi de belirliyorsunuz.

Japonya - tren-pass.jpg

JR Pass uygulaması sadece Japonya’ya turistik seyahat yapanlar için geçerlidir. 7-14-21 günlük JR Paslar mevcuttur. 2016’da gittiğimizde 7 gün için bir yetişkinin ödediği rakam 809 TL idi. 2018’de bu fiyat 1929 TL’ye yükselmiş. Biz 7 günlük JR Pass aldık ve yedi gün boyunca hızlı trenlerden yararlandık. Bu paslar trene binme hakkını verirken, koltuk ve kompartıman numaralarınızı kartınızı gösterip istasyonlardaki gişelerden ücretsiz olarak alıyorsunuz. Bu arada isterseniz numara almayıp, trende belirlenmiş numarasız kompartımana da geçebilirsiniz.
Daha detaylı bilgi için H.I.S. firmasıyla jrpass@his.com.tr mailine yazarak iletişime geçebilirsiniz.

Şehirler arası ulaşımda bir diğer alternatif otobüs. Hizmet kalitesi gayet iyi. Ama tren yolculuğuna göre çok daha uzun sürüyor. Tokyo-Kyoto arası hemen hemen 7 saat tutuyor.

Japon Halkı Hakkında Bilinmesi Gerekenler  :

*İnanılmaz derecede saygılı insanlar. Bugüne kadar çok fazla sayıda ülke gezdim, Japonlar kadar saygılı ve düşüncelisini görmedim. Kendilerinden daha çok başkalarını düşünüyorlar.
*Doğru, dürüst ve güvenilir insanlar.
*Yardımseverler. Bir şey sorduğunuzda yardım etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Yolda bir haritaya bakarken, yanınıza yanaşan bir Japon size yardımcı olabilmek için hemen nereyi aradığınızı soruyor. Hatta bir keresinde akşam Tokyo’da bir restoranın yerini sorduğumuz Japon genç, yolunu değiştirip bizi biraz ötedeki restoranın kapısına kadar götürmüştü. Doğrusu bu kadarını beklemiyordum. Davranışından etkilenmiştim.
*Yasalara, kurallara son derece saygılılar. Günlük yaşamlarında düzen, disiplin ve karşılıklı saygı hakim. Örneğin metroya ya da trene binerken herkes sıraya giriyor; en ufak bir itiş kakış yaşanmıyor. Trafik ışıklarına ve kurallarına riayet etmeyen tek bir sürücü ya da yayaya rastlanmıyor.
*Mükemmeliyetçi insanlar. Zaten sistem de onları buna zorluyor.
*Kavgadan, gereksiz sürtüşmelerden hoşlanmıyorlar. Günlük yaşamlarında sakin ve iyi geçimli insanlar. Japonya’da bulunduğum iki hafta boyunca yolda veya herhangi bir mekanda en ufak olumsuz bir şeye rastlamadım.
*Japonlar genelde başkalarına art niyet beslemeyen insanlar. Başkaları hakkında olumsuz fikir yürütmüyorlar. Başka uluslara da geçmişteki bazı kötü olaylardan dolayı kin beslemiyorlar. Örneğin ABD tarafından ülkelerine iki kez atom bombası atılmış olmasına rağmen, onlar hakkında kötü bir laf söylediklerine ne şahit oldum, ne de başkalarından duydum.
*Çok temiz insanlar. Bunu gezdiğiniz sokakların, caddelerin ve girdiğiniz restoranların, kafelerin ve özellikle de tuvaletlerin temizliğinden anlıyorsunuz.
*Bugüne kadar gerek Japonya’da, gerekse başka seyahatlerim sırasında karşılaştığım ve tanıştığım Japonlar’ın Türklere karşı sevgi beslediğini ve Türk kültürünü kendilerine yakın bulduklarını gözlemledim.
*Japonlar genelde sağlıklı ve uzun yaşayan insanlar. Dünyanın en yaşlı insanlarının bulunduğu ülkelerin başında Japonya’nın gelmesi bunun bir göstergesi. Spor yaparlar, sağlık kontrollerini ihmal etmezler, az ve yavaş yemek yerler ve doğru beslenirler.
Bir gazetede okuduğum bir haberde, dünyanın en yaşlı adamı olarak 121 yaşında ölen Shigechiyo İzumi, ölmeden önce kendisiyle yapılan bir röportajda, uzun yaşamın sırrını şu sözle ifade etmişti : temiz havada sade bir hayat, doğru beslenme ve her gün bir kadeh “sake”.

Japonya Tarihi     :

*710-794 yılları arasında Nara Japonya’nın ilk başkentiydi.
*794-1185 yılları arasında Kyoto şehri Japonya’ya başkentlik yaptı.
*1185-1333 Savaşçıların Şoguna Kamakura adı altında bir askeri idare kurması ve Kamakura’daki hakimiyetleri.
*1333-1568 Japonya’da Muromachi (feodal) dönemi.
*1600-1867 Tokugawa Şogunluğu dönemi. Başkenti Edo (bugünkü Tokyo) olan Tokugawa Şogunluğu (beyliği) 17. yüzyıl başlarında yıllar boyu süren mücadele ve birçok rejimin devrilmesinin ardından kurulmuştur. Bu barış döneminde dış dünyaya kapılar kapatılmış,  ulusal bir tecrit politikası benimsenmiştir.
*1867’de iktidardaki şogunun istifa etmesi üzerine, imparatorun otoritesi geri verilmiştir. İmparator Meiji yönetimindeki yeni hükümet devlet işlerinin kontrolünü yeniden ele almıştır. Ülkenin refah ve askeri gücün iyileştirilmesine yönelik Batılaşma politikası izlenmiştir.
*1868-1912 Meiji Dönemi. Genç Samuraylar Meiji’yi destekliyorlardı. Amaç ülkeyi yeniden güçlendirmek, zengin ülke ve güçlü bir ordu yaratmaktı. Kısacası ülke 300 yıl kadar dış dünyaya kapalı kaldıktan sonra, kapılarını bu dünyaya tekrar açmıştı.
*1868’de Tokyo Japonya’nın başkenti oldu.
*1894-1895 Çin-Japon Savaşı, Japonların zaferiyle son buldu.
*1904 -1905 Rus-Japon Savaşı, Japonların zaferiyle sonuçlandı.
*1945’te Amerika Birleşik Devletleri Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası attı. Sovyetler Birliği de Pasifik’te savaşa girdi. Sonunda Japonya barış istedi.
*1945’ten sonra 2.Dünya Savaş’ının yıktığı Japonya, 30-35 yıl içinde hızlı toparlanıp, dünyanın en gelişmiş sanayi ve teknolojisine sahip ülkelerinden biri haline geldi. Japonya’nın refah ve yaşam düzeyi Batı Avrupa ülkelerini geçti. Buna “Japon Mucizesi” dendi.
*1997’de Güney Doğu Asya ülkelerinde görülen ekonomik durgunluk Japonya’ya da yayıldı.

Japonya’nın Ekonomisi   :

ABD’den sonra dünyanın en güçlü ikinci ekonomisine sahipken, son yıllarda büyük atak yapan Çin’in gerisinde kaldı. Bugün de Japonya güçlü ekonomisiyle yaşam standardı ve refah seviyesi çok yüksek olan bir ülke.

Japonya çok dağlık bir ülke olduğundan, topraklarının önemli bir bölümü tarıma elverişli değil. Sadece topraklarının %13’ünü tarımda kullanabiliyorlar. Bu da nüfusu kalabalık olan bu ülkenin gıda konusunda dışa bağımlı olduğunu gösteriyor. Yiyeceklerin büyük kısmını başka ülkelerden ithal ediyorlar.

Bir ada ülkesi olduklarından, balık ve diğer deniz ürünleri ekonomilerinde önemli bir yer tutuyor. Toplam yıllık balık avcılığında dünya 4.üncüsü. Bunun yanı sıra dünyanın en fazla balık ithal eden ve tüketen ülkesi.

Japonya doğal kaynaklar açısından fakir ülkedir. Birçok önemli madeni dışarıdan ithal etmek zorundadır. Örneğin kullandığı petrolün %90 gibi çok büyük kısmını başka ülkelerden satın alır. Sanayide kullandığı alüminyum, demir gibi temel maddelerin hemen hemen tümü dış ülkelerden ithal edilir. Zaten ithalatının önemli kısmını petrol ürünleri, gıda maddeleri ve makineler teşkil eder.

Buna karşın Japonya’nın sanayisi çok ileri düzeydedir. Ülke II. Dünya Savaşı sonrası, özellikle 1950-1980 yılları arasında hızlı bir ekonomik büyüme göstermiştir. Bu dönemde gemi inşası, çelik üretimi, otomotiv ve elektrikli ekipman imalatı öne çıkan sanayi dalları olmuştur. Bugün de otomotiv sektörü Toyota, Honda gibi markalarla sanayide başı çekmektedir. Yine elektrikli aletler ve elektronik ülke için önemli sanayi dallarıdır.

Japonya’da Yeme – İçme  :

Japon mutfağı deyince ilk akla gelen şey Suşi’dir. Suşi ufak bir avuç pişmiş pirincin etrafının yosunla sarılıp, üzerine çiğ balık çeşitlerinden birinin konulmasıyla yapılır. İstenirse wasabi de ilave edilir. Her ne kadar Türkiye ve bazı ülkelerdeki Japon restoranlarında suşi yemiş olsam da, Japonya’da yediklerimin daha lezzetli olduklarını söyleyebilirim.Tabii burada restoranı doğru seçmenin de önemi var. Bu konuya “Tokyo’da Yeme-İçme “ bölümünde ayrıca değineceğim.

Japonya - japonya.B.jpg

Bugüne kadar yediğim suşiler içinde en lezzetlisi yılan balığı (unagi) ile yapılanıydı. Ayrıca ton balığı (maguro), uskumru (saba), sake (somon), tara (morina), sanma (zargana), tako (ahtapot), ebi (karides), yengeç (kani) gibi farklı çiğ balık ve deniz mahsulleri de suşi yapımında kullanılır. Suşi soya sosuna batırılarak yenir. İsteğe göre wasabili ya da wasabisiz servis edilir.

Wasabi ise dağlarda, çok temiz su kaynaklarının kenarlarında yetişen wasabi adlı bitkinin kökünden elde edilir. Yalnız keskin ve acı bir tadı olduğundan az miktarda kullanılır. Acıyla arası iyi olmayanların suşiyi wasabi koymadan yemelerini öneririm.

Japon mutfağı elbette sadece suşiden ibaret değildir. Birçok değişik lezzeti barındıran zengin bir mutfağa sahip ülkedir Japonya. Dünyanın birçok ülkesinde Japon restoranları ve bunları tercih eden bir kesim vardır.

Geleneksel Japon mutfağının ana yemeği pilavdır. Pilav her öğünde vardır; aynı bizdeki ekmek gibi. Yalnız onlar pilavı yağsız ve tuzsuz yaparlar. Pilava Gohan derler.

Japon mutfağının diğer Doğu Asya mutfaklarından en önemli farkı yağ ve baharat kullanımının daha az olmasıdır.

Japon mutfağının en güzel örneği Sasimi’dir. Balığın çiğ olarak sunulduğu bir yemek türü olan saşimi için balığın çok taze olması esastır. Saşiminin tabakta sunumu da önemlidir. Saşimi tabağına ton, somon gibi birkaç değişik balık çeşidinin yanına ahtapot, karides, kalamar gibi değişik deniz ürünleri de çiğ olarak eklenebilir. Bir de tercih edenler için bir parça wasabi konur.

Japonya - japonya.C-1.jpg

Tempura, balık ve midye gibi deniz ürünlerinin ya da sebze çeşitlerinin su, un ve yumurta karışımına batırılıp yağda kızartılmasıyla yapılan çok lezzetli bir Japon yemeğidir. Yağın içinde kızartılmasına rağmen, yağlı bir lezzet içermez. İyi bir Japon restoranın da denemenizi öneririm.
Soba çok ince kesilmiş açık renkli erişteyle hazırlanmış bir Japon yemeğidir.
Tofu Japonya, Çin, Tayland gibi Uzak Doğu ülkelerinde yenir. Soya fasulyesinden elde edilen, peynir gibi kalıplar halinde bir besindir. Tek başına yendiği gibi, çorbalara ve yemeklere de katılarak yeniyor.
Yakitori bildiğim ızgara tavuk şiş ve Japonya’da çok yeniyor.
Japon mutfağında önem taşıyan besin maddelerinden biri de Miso’dur. Miso, fermante edilmiş ve tuzlanmış soya fasulyesi, pirinç, buğday ve bazı tahıllardan elde edilen bir besindir. Çorba yapımında tat ve koyuluk vermesi için misodan yararlanılır. Miso Çorbası Japonların tercih ettiği çorbaların başında gelir.
Okonomiyaki kalın pankek şeklindeki bir Japon spesialitesi. Dana eti, domuz eti, sebze, yumurta, kalamar ve karidesten oluşuyor. Japonya’da denediğim lezzetli bir yemek.
Shabu-shabu Japonların çok sevdiği yemeklerden biri. Etler yosun ve bazı soslar içinde pişirildikten sonra, içinde ince kesilmiş taze soğan ve kırmızı acı turp rendesi olan sosa batırılarak yeniyor.
Wagyu sığırlarından elde edilen Kobe bifteği, Japonya’da yiyebileceğiniz lezzetli bir et. Yalnız oldukça pahalı olduğunu hatırlatırım.
Japonlar erkek olsun, kadın olsun içmeyi seven bir ulus. Bira (biru) Japonya’da çok popüler ve tercih edilen bir içki. Japon biralarının tadı güzel. Sapporo, Asahi, Kirin ve Suntori beğenilen bira markaları.
Sake ise Japonların ulusal içkisi. Pirinç ve tahıl tozundan yapılıyor. Beyaz şarap renginde olup, %17-18 gibi bir alkol oranına sahip. Kahve fincanı büyüklüğündeki özel sake bardaklarında veya şarap kadehlerinde içiliyor. Genelde soğuk içilse de, sıcak ta içildiği biliniyor. Yalnız çabuk tüketilmesi, altı aydan fazla saklanmaması gerekiyor.
Japon kültüründe çayın önemli bir yeri vardır. Çayı törenle içmek sadece Japonlara özgüdür. Çay seremonisine “Chanoyu” adı verilir.
Japonya’daki restoranların birçoğuna ayakkabılar çıkartılarak girilir. Restoranlarda bahşiş verme adeti yoktur. Bu yüzden restoranda bir Japon’a bahşiş verilmez.
Japonlar yemeklerini “hashi” diye adlandırılan çubuklarla yerler. Çocuklarını bebeklikten itibaren hashi kullanmaya alıştırırlar.
Restoranlarda vergi (tax) oranı %8 dir. Bu fiyatın üzerine eklenir. Kuver için de belli bir ücret alınır.

Japonya’daki Bazı Etkinlikler  :

*Çayı törenle içmek yalnız Japonlara özgüdür. Kyoto’nun Gion semtinde Japon stilindeki bir çay evinde bir Çay Seremonisi deneyimi yaşayabilirsiniz.
*Sumo Güreşi Japonya’nın 1000 yılı aşkın bir geçmişe sahip bir ulusal sporudur. Eğer denk gelirseniz ve ilgi duyuyorsanız Tokyo ya da başka bir şehirde bir Sumo Güreşi turnuvasını izleyebilirsiniz.
*Japonya’da geleneksel bir tiyatro oyunu olan, klasik danslı drama Kabuki izleyebilirsiniz.

Reply To Anonim Cancel Reply

error: