Tokyo’daki bir günümüzü Tokyo’nun 140 km kuzeyindeki tarihi şehir Nikko’ya ayırmıştık. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan bu güzel şehri görmeden Tokyo’dan ayrılmak doğru olmazdı.
Nikko ormanlık alanla ve dağlarla çevrili; 600-700 metrelik bir rakıma sahip küçük bir şehir. Bir ırmak boyunca uzanıyor. Yazın burada balıkçılara ve yürüyüş yapanlara rastlanırken, kışın karlı olduğundan bir kış sporları merkezi olarak hizmet veriyor.
Tokyo tren garından (M17) bindiğimiz “Shinkansen Yamabiko” hızlı treni bizi tam 50 dakikada Utsunomiya’ya getirmişti. Trenin bu kadar hızlısına ilk kez bugün binmiştim. Rayların üzerinde yağ gibi kayıyordu. Geçtiğimiz yerleri göremiyorduk bile. Ayrıca uçaktan geniş koltuk aralıkları ve konforlu koltuklarıyla son derece rahattı. Havalandırması çok iyi ayarlanmıştı.Kısacası bir yolcunun rahatı için her şey düşünülmüştü. Utsonomiya’ya vardıktan sonra, bu istasyonda tren değiştirdik. Bindiğimiz daha eski ve küçük tren bizi 40 dakika içinde Nikko’ya ulaştırdı. Ardından Nikko garı önünden kalkan otobüsle 7-8 dakikalık bir süre içinde şehrin en önemli tapınağı olan Toshogu Mabedi’ne vardık. Otobüs için kişi başı 290 JPY (2,5 Euro gibi) ödedik.
Nikko’nun en meşhur ve en büyük mabedi olan Toshogu, Şogun Tokugawa İeyasu’ya adanmış. Kendisi Tokugawa Şoğunluğu’nu kurmuş. 1603’de 60 yaşındayken şogun olmuş. Onun kurduğu hanedanlık Japonya’yı 250 yıldan uzun bir süre yönetmiş. Bataklık bir köy olan Edo’da (bugünkü Tokyo) şogunluğun başkenti olmuş.
Toshogu Mabedi 1616 yılında inşa edilmiş. Bu mabedin yapımı için ülkenin en iyi ustaları, sanatçıları getirilmiş; özellikle Nara ve Kyoto’dan. İki yılda Japonya’nın her tarafından gelen on beş bin kadar el sanatları ustası buranın yapımı, oymaları, boyanması ve süslemelerinde çalışmış. Yapımı on yıl kadar sürmüş.
Mabedin giriş kapısı olan Yomeimon Gate, biz ziyaret ettiğimizde restore edilmekteydi. Burası hayvan ve çiçek motifleriyle dekore edilmişti. Kapıda oyulmuş on iki sütun bulunuyordu.
Buradaki beş katlı pagoda bir feodal derebeyi tarafından 1650’de bağışlanmış. Pagoda geçirdiği yangından sonra 1818’de yeniden inşa edilmiş. Pagodanın her katı ayrı bir unsuru tasvir etmektedir. Bunlar dünya, su, ateş, rüzgar ve cennet şeklinde yukarıdan aşağıya doğru sıralanmıştır.
Çin stili süslü çatı ile örtülü, granitten havuzu olan Kutsal Çeşme 1618 yılında kalma ve ritüel arınmalarda kullanılıyor. Mabedin içindeki yapıların süslemeleri, oymaları ise gerçekten hayranlık uyandıracak kadar göz alıcı.
Mabedi gezdikten sonra, Tokugawa İeyasu’nun mezarı ve Hazine Kulesini görmek için insana huzur veren bir doğanın içinden yukarıya doğru tırmanıyoruz.
Nikko’ya gelenlerin mutlaka ziyaret ettikleri bu mabet saat 08.00-17.00 arası ziyarete açık. 2016’da giriş ücreti 1300 JPY idi.
Toshogu mabedinden ayrıldıktan sonra, ilerideki kırmızı ahşap köprüye doğru yürüdük. Nikko tren garına 1,5 kilometre mesafedeki bu güzel köprü gürültülü Diaya Nehri üzerinden geçiyor. 1636 yılında inşa edilmiş. Sel nedeniyle yıkıldıktan sonra, 1907’de orijinal planına uygun olarak yeniden yapılmış.
Chuzenji Gölü’ne hareket etmeden önce, öğle yemeğimizi köprüye yakın mesafedeki Steak House’da yedik. Türk damak tadına uygun yemeklerini ve servisini çok başarılı bulduk. Burada ilk kez Japonların ulusal içkisi sakeyi de denedim.
Chuzenji Gölü’ne gitmek için Nikko tren garından otobüse bindik. Çok virajlı bir dağ yolunu geride bırakarak yaklaşık 45 dakikalık bir süre içinde Chuzenji Gölü kıyısındaki küçük Chugushi kasabasına vardık. Chugushi kışların soğuk ve karlı geçtiği bir kasaba. Gölün de doğusunda kalıyor.
Chuzenji ise volkanik bir göl. Nantai volkanının püskürtmesi neticesinde ortaya çıkmış. Nikko’nun 20 kilometre kuzeyinde yer alıyor. Rakım 1271 metre. Tokyo’nun bunaltıcı sıcağı ve neminden sonra, gerek Nikko’da, gerekse burada bulunmak bize çok iyi geldi. Göl ve çevresindeki yemyeşil tepelerle birlikte harika bir manzara gözler önüne seriliyordu.
3 Comments
Çok teşekkürler emeğiniz için, yazdığınız bir çok detay bilgiye ilk kez yazılarınızda rastladım. Çok işime yaradı. Bir şey sormak istiyorum . Nisanda gideceğiz, program yapıyorum. Tek fark oldu sizle, biz günübirlik Fuji düşündük siz Nikkoya gelmişsiniz. Bu konuda yorumunuzu almak isterim. Sevgiler
Öncelikle yazdıklarımın sizin gibi gezmeyi seven insanlara yararlı olduğunu bilmek benim için sevindirici. Yorumunuz için teşekkür ederim. Nisan ayında yani Sakura döneminde Japonya’ya gidecek olmanız çok güzel. Japonya’yı görmek için en iyi dönem olduğunu söyleyebilirim. Aslında Fuji Dağı’na bir gezi yapmayı ben de bir ara düşünmüştüm. Sonuçta Japonya’nın sembolü olmuş, doğası çok güzel bir yer. Eğer zamanınız varsa, hem Fuji, hem de Nikko’yu görün derim. Ama birini seçmeniz gerekiyorsa, doğa ile tarih arasında bir seçim yapmanız gerekecek. Hangisi size hitap ediyorsa, onu seçin. Eğer hava şartları o tarihte uygun olursa, Fuji Dağı’nı çevresindeki doğal güzellikleriyle yakından görmenin güzel olacağını düşünüyorum. Buraya giden bir arkadaşım olmuş ve memnun kalmıştı. Şimdiden iyi gezmeler dilerim.
Çok teşekkür ederim Mehmet Bey, 8 net günümüz var , 4 gününü Tokyo’ya ayırdık 1 günübirlik gezi dahil olarak. Sanırım sizin de yorumunuzdan yola çıkarak bol tapınaklı gezilerin arasında doğal güzellikleri ile Fuji’den yana kullanacağız seçimimizi. Bizde hep kendimiz organize edip gidiyoruz, sizin gibi profesyonel değilim ama ciddi çalışıyor emek veriyor her gezide bir sonraki gezimiz için deneyim kazanıyorum. Şu an sadece uçak bileti aldığımız Haziran sonu için Galapagos gezimizle ilgili de eğer tavsiyeleriniz olur ise seve seve alırım. Sitenizi notlarım arasına aldım, gitmediğimiz rotalarda faydalanacağımı umuyorum. Sevgiler